29.CÜZ-LATİNCE
67-MÜLK SURESİ
Bismillahirrahmanirrahim
1. Tebarekelleziy biyedihilmulku ve huve ‘ala kulli şey'in kadiyrun.
2. Elleziy halekalmevte velhayate liyebluvekum eyyukum ahsenu ‘amelen ve huvel'aziyzulğafuru.
3. Elleziy haleka seb'a semavatin tıbakan ma tera fiy halkırrahmani min tefavutin ferci'ılbasare hel tera min futurin.
4. Summerci'ılbasare kerreteyni yenkalib ileykelbesaru hasien ve huve hasiyrun.
5. Ve lekad zeyyennessemaeddunya bimesabiyha ve ce'alnaha rucumen lişşeyatıyni ve a'tedna lehum ‘azabesse'ıyri.
6. Ve lilleziyne keferu birabbihim ‘azabu cehenneme ve bi'selmasıyru.
7. İza ulku fiyha semi'u leha şehiykan ve hiye tefuru.
8. Tekadu temeyyezu minelğayzı kullema ulkıye fiyha fevcun seelehum hazenetuha elem yet'kum neziyrun.
9. Kalu bela kad caena neziyrun fekezzebna ve kulna ma nezzelellahü min şey'in in entüm illa fiy dalalin kebiyrin.
10. Ve kalu lev kunna nesme'u ev na'kılu ma kunna fiy ashabisse'ıyri.
11. Fa'teref'u bizenbihim fesuhkan liashabisse'ıyri.
12. İnnelleziyne yahşevne rabbehum bilğaybi lehum mağfiretun ve ecrun kebiyrun.
13. Ve esirru kavlekum evicheru bihi innehu ‘aliymun bizatissuduri.
14. Ela ya'lemu men haleka ve huvelletıyfulhabiyru.
15. Huvelleziy ce'ale lekumul'arda zelulen femşu fiy menakibiha ve kulu min rizkıhi ve ileyhinnuşuru.
16. Eemintum men fiyssemai en yahsife bikumul'arda feiza hiye temuru.
17. Em emintum men fiyssemai en yursile ‘aleykum hasıben feseta'lemune keyfe neziyri.
18. Ve lekad kezzebilleziyne min kablihim fekeyfe kane nekiyri.
19. Evelem yerev ilettayri fevkahum saffatin ve yakbıdne ma yumsikuhunne illerrahmanu innehu bikulli şey'in basıyrun.
20. Emmen hazelleziy huve cundun lekum yansurukum min dunirrahmani inilkafirune illa fiy ğururin.
21. Emmen hazelleziy yerzukukum in emseke rizkahu bel leccu fiy ‘utuvvin ve nufurin.
22. Efemen yemşiy mukibben ‘ala vechihi ehda emmen yemşiy seviyyen ‘ala sıratın mustekıymin.
23. Kul huvelleziy enşeekum ve ce'ale lekumussem'a vel'ebsare vel'ef'idete kaliylen ma teşkurune.
24. Kul huvelleziy zereekum fiyl'ardı ve ileyhi tuhşerune.
25. Ve yekulune meta hazelva'du in kuntum sadikıyne.
26. Kul innemel'ılmu ‘ındallahi ve innema ene neziyrun mubiynun.
27. Felemma reevhu zulfeten siy-et vucuhulleziyne keferu ve kıyle hazelleziy kuntum bihi tedde'une.
28. Kul ereeytum in ehlekeniyallahu ve men me'ıye ev rahımena femen yuciyrulkafiriyne min ‘azabin eliymin.
29. Kul huverrahmanu amenna bihi ve ‘aleyhi tevekkelna feseta'lemune men huve fiy dalalin mubiynin.
30. Kul ereeytum in asbeha maukum ğavren femen ye'tiykum bimain me'ıyn.
68-KALEM SURESİ
Bismillahirrahmanirrahim
1. Nun velkalemi ve ma yesturune.
2. Ma ente binı'meti rabbike bimecnunin.
3. Ve inne leke leecren ğayre memnunin.
4. Ve inneke le'ala hulukın ‘azıymin.
5. Fesetubsıru ve yubsırune.
6. Bieyyikumulmeftunu.
7. İnne rabbeke huve a'lemu bimen dalle'an sebiylihi ve huve a'lemu bilmuhtediyne.
8. Fela tutı'ılmukezzibiyne
9. Veddu lev tudhinu feyudhinune.
10. Ve la tutı' kulle hallafin mehiyni.
11. Hemmazin meşşain binemiymin.
12. Menna'ın lilhayri mu'tedin esiymin.
13. ‘utullin ba'de zalike zeniymen.
14. En kane za malin ve beniyne.
15. İza tutla ‘aleyhi ayatuna kale esatıyrulevveliyne.
16. Senesimuhu ‘alelhurtumi.
17. İnna belevnahum kema belevna ashabelcenneti iz aksemu leyasri munneha musbihıyne.
18. Ve la yestesnune.
19. Fetafe ‘aleyha taifun min rabbike ve hum naimune.
20. Feasbehat kessariymi.
21. Fetenadev musbihıyne.
22. Eniğdu ‘ala harsikum in kuntum sarimiyne.
23. Fentaleku ve hum yetehafetune.
24. En la yedhulennehelyevme ‘aleykum miskiynun.
25. Ve ğadev ‘ala hardin kadiriyne.
26. Felemma reevha kalu inna ledallune.
27. Bel nahnu mahrumune.
28. Kale evsetuhum elem ekul lekum levha tusebbihune.
29. Kalu subhane rabbina inna kunna zalimiyne.
30. Feakbele ba'duhum ‘ala ba'dın yetelavemune.
31. Kalu ya veylena inna kunna tağıyne.
32. ‘asa rabbuna en yubdilena hayren minha inna ila rabbina rağıbune.
33. Kezalikel'azabu ve le'azabul'ahıreti ekberu lev kanu ya'lemune.
34. İnne lilmuttekıyne ‘ınde rabbihim cennatin ne'ıymi.
35. Efenec'alulmuslimiyne kelmucrimiyne.
36. Ma lekum keyfe tahkumune.
37. Emlekum kitabun fiyhi tedrusune.
38. İnne lekum fiyhu lema tehayyerune.
39. Em lekum eymanun ‘aleyna baliğatun ila yevmilkıyameti inne lekum lema tahkumune.
40. Selhum eyyuhum bizalike ze'ıymun.
41. Emlehum şureka'u felye'tu bişurekaihim in kanu sadikıyne.
42. Yevme yukşefu ‘an sakın ve yud'avne ilessucudi fela yestetıy'une.
43. Haşi'aten ebsaruhum terhekuhum zillefun ve kad kanu yud'avne ilessucudi ve lum salimune.
44. Fezerniy ve men yukezzibu bihazelhadiysi senestedricuhum min haysu la ya'lemune.
45. Ve umliy lehum inne keydiy metiynun.
46. Em tes'eluhum ecren fehum min mağremin muskalune.
47. Em ‘ındehumulğaybu fehum yektubune.
48. Fasbir lihukmi rabbike ve la tekun kesahıbilhuti iz nada ve huve mekzumun.
49. Levla en tedarekehu nı'metun min rabbihi lenubize bil'arai ve huve mezmumun.
50. Fectebahu rabbuhu fece'alehu minessalihıyne.
51. Ve in yekadulleziyne keferu leyuzlikuneke biebsarihim lemma semi'uzzikre ve yekulune innehu lemecnunun.
52. Ve ma huve illa zikrun lil'alemiyne.
69-HAKKA SURESİ
Bismillahirrahmanirrahim
1. Elhakkatu.
2. Melhakkatu.
3. Ve ma edrake melhakkatu.
4. Kezzebet semudu ve ‘adun bilkari'ati.
5. Feemma semudu feuhliku bittağıyeti.
6. Ve emma ‘adun feuhliku birıyhın sarsarin ‘atiyetin.
7. Sahhareha ‘aleyhim seb'a leyalin ve semaniyete eyyamin husumen feterelkavme fiyha sar'a keennehum a'cazu nahlin haviyetin.
8. Fehel tera hehum min bakıyetin.
9. Ve cae fir'avnu ve men kablehu velmu'tefikatu bilhatıeti.
10. Fe'asav resule rabbihim feehazehum ahzeten rabiyeten.
11. İnna lemma tağalmau hamelnakum fiylcariyeti.
12. Linec'aleha lekum tezkireten ve te'ıyeha uzunun va'ıyetun.
13. Feiza nufiha fiysuri nefhatun vahıdetun.
14. Ve humiletil'ardu velcibalu fedukketa dekketen vahıdeten.
15. Feyevmeizin veka'atilvakı'atu.
16. Venşakkatissema'u fehiye yevmeizin vahiyetun.
17. Velmeleku ‘ala ercaiha ve yahmilu ‘arşe rabbike fevkahum yevmeizin semaniyetun.
18. Yevmeizin tu'radune la tahfa minkum hafiyetun.
19. Feemma men utiye kitabehu bi yemiynihi feyekulu haumu'krau kitabiyeh.
20. İnniy zanentu enniy mulakın hısabiyeh.
21. Fehuve fiy ‘ıyşetin radıyetin.
22. Fiy cennetin ‘aliyetin.
23. Kutufuha daniyetun.
24. Kulu veşrebu heniyen bima esleftum fiyl'eyyamilhaliyeti.
25. Ve emma men utiye kitabehu bişimalihi feyekulu ya leyteniy lem ute kitabiyeh.
26. Ve lem edri ma hısabiyeh.
27. Ya leyteha kanetilkadıyete.
28. Ma ağna ‘anniy maliyeh.
29. Heleke ‘anniy sultaniyeh.
30. Huzuhu feğulluhu .
31. Summel cehıyme salluhu.
32. Summe fiy silsi letin zer'uha seb'une zira'an feslukuhu.
33. İnnehu kane la yu'minu billahil'a zıymi.
34. Ve la yehuddu ‘ala ta'amil miskiyni.
35. Feleyse lehulyevme hahuna hamiymun.
36. Ve la ta'amun illa min ğısliynin.
37. La ye'kuluhu illelhatıune.
38. Fela uksimu bima tubsırune.
39. Ve ma la tubsırune.
40. İnnehu lekavlu resulin keriymin.
41. Ve ma huve bikavli şa'ırin kaliylen ma tu'minune.
42. Ve la bilkavli kahinin kaliylen ma tezekkerune.
43. Tenziylun min rabbil'alemiyne.
44. Velev tekavvele ‘aleyna ba'dal'ekaviyli.
45. Leehazna minhu bilyemiyni.
46. Summe lekata'na minhulvetiyne.
47. Fema minkum min ehadin ‘anhu haciziyne.
48. Ve innehu letezkiretun lilmuttekıyne.
49. Ve inna lena'lemu enne minkum mukezzibiyne.
50. Ve innehu lehasretun ‘alelkafiriyne.
51. Ve innehu lehakkulyakıyni.
52. Fesebbih bismi rabbikel'azıymi.
70-MEARİC SURESİ
Bismillahirrahmanirrahim
1. Seele sailun bi'azabin vakı'ın.
2. Lilkafirne leyse lehu dafi'un.
3. Minallahi ziylme'arici.
4. Ta'ruculmelaiketu verruhu ileyhi fiy yevmin kane mikdaruhu hamsiyne elfe senetin.
5. Fasbir sabren cemiylen.
6. İnnehum yerevnehu be'ıyden.
7. Ve nerahu kariyben.
8. Yevme tekunussema'u kelmuhli.
9. Ve tekunulcibalu kel'ıhni.
10. Ve la yes'elu hamiymun hamiymen.
11. Yubassarunehum yeveddulmucrimu lev yeftediy min ‘azabi yevmeizin bibeniyhi.
12. Ve sahıbetihi ve ehıyhi.
13. Ve fasıyletihilletiy tu'viyhi.
14. Ve men fiyl'ardı cemiy'an summe yunciyhi.
15. Kella inneha leza.
16. Nezza'aten lişşeva.
17. Ted'u men edbere ve tevella.
18. Ve cema'a feev'a.
19. İnnel'insane hulika helu'an.
20. İza messehuşşerru cezu'an.
21. Ve iza messehulhayru menu'an.
22. İllelmusalliyne.
23. Elleziynehum ‘ala salatihim daimune.
24. Velleziyne fiy emvalihim hakkun ma'lumun.
25. Lissaili velmahrumi.
26. Velleziyne yusaddikune biyevmiddiyni.
27. Velleziyne hum min ‘azabi rabbihim muşrikune.
28. İnne ‘azabe rabbihim ğayru me'munin.
29. Velleziyne hum lifurucihim hafizune.
30. İlla ‘ala ezvacihim ev ma meleket eymanuhum feinnehum ğayru melumiyne.
31. Femenibteğa verae zalike feulaike humul'adune.
32. Velleziyne hum liemanatihim ve ‘ahdihim ra'une.
33. Velleziyne hum bişehadatihim kaimune.
34. Velleziyne hum ‘ala salatihim yuhafizune.
35. Ulaike fiy cennatin mukremune.
36. Femalilleziyne keferu kıbeleke muhtı'ıyne.
37. Anilyemiyni ve ‘anişşimali ‘ıziyne.
38. Eyatme'u kullumriin minhum en yudhale cennete na'ıymin.
39. Kella inna halaknahum mimma ya'lemune.
40. Fela uksimu birabbilmeşarikı velmeğaribi inna likadirune.
41. Ala en nubeddile hayren minhum ve ma nahnu bimesbukıyne.
42. Fezerhum yehudu ve yel'adune.
43. Yevme yahrucune minel'ecdasi sira'an keennehum ila nusubin yufidune.
44. Haşi'aten ebsaruhum terhekuhum zilletun zalikelyevmulleziy kanu yu'adune.
71-NUH SURESİ
Bismillahirrahmanirrahim
1. İnna erselna nuhan ila kavmihi en enzir kavmeke min kabli en ye'tiyehum ‘azabun eliymun.
2. Kale ya kavmi inniy lekum neziyrun mubiynun.
3. Enı'budullahe vettekuhu ve etiy'uni.
4. Yağfir lekum min zunubikum ve yuahhırkum ila ecelin musemmen inne ecelellahi iza cae la yuahharu lev kuntum ta'lemune.
5. Kale rabbi inniy de'avtu kavmiy leylen ve neharen.
6. Felem yezidhum du'aiy illa firaren.
7. Ve inniy kullema de'avtuhum litağfire lehum ce'alu ezabi'ahum fiy azanihim vestağşev siyabehum ve esarru vestekberustikbaren.
8. Summe iniy de'avtuhum ciharen.
9. Summe inniy a'lentu lehum ve esrertu lehum israren.
10. Fekultüstağfiru rabbekum innehu kane ğaffaren.
11. Yursilissemae ‘aleykum midraren.
12. Ve yumdidkum biemvalin ve beniyne ve yec'al lekum cennatin ve yec'al lekum enharen.
13. Malekum la tercune lillahi vekaren.
14. Ve kad halekakum atvaren.
15. Elem terev keyfe halekallahu seb'a semavetin tıbakan.
16. Ve ce'alelkamere fiyhinne nuren ve ce'aleşşemse siracen.
17. Vallahu enbetekum minel'ardı nebaten.
18. Summe yu'ıydukum fiyha ve yuhricukum ıhracen.
19. Vallahu ce'alelekumul(arda bisatan.
20. Litesluku minha subulen ficacen.
21. Kale nuhun rabbi innehum ‘asavniy vettebe'u men lem yezidhu maluhu ve veleduhu illa hasaren.
22. Ve mekeru mekren kubbaren.
23. Ve kalu la tezerune alihetekum ve la tezerunne vedden ve la suva'an ve la yeğuse ve ye'uka ve naren.
24. Ve kad edallu kesiyren ve la tezidizzalimiyne illa dalalen.
25. Minma hatiyatihim uğriku feudhıhu naren felem yecidu lehum min dunillahi ensaren.
26. Ve kale nuhun rabbiy la tezer ‘alel'ardı minelkafiriyne deyyaren.
27. İnneke in tezerhum yuodıllu ‘ıbadeke ve la yehidu illa faciren keffaren.
28. Rabbiğfirliy ve livalideyye ve limen de hale beytiye mu'minen ve lilmu'miniyne velmu'minati ve la tezidizzalimiyne illa tebaren.
72-CİN SURESİ
Bismillahirrahmanirrahim
1. Kul uhıye ileyye ennehusteme'a neferun minelcinni fekalu inna semı'na kur'anen ‘aceben.
2. Yehdiy ilerruşdi feamenna bihi ve len nuşrike birabbina ehaden.
3. Ve ennehu te'ala ceddu rabbina mettehaze sahıbeten ve la veleden.
4. Ve ennehu kane yekulu sefiyhuna ‘alellahi şetatatan.
5. Ve enna zanenna en len tekulen'insu velcinnu ‘alellahi keziben.
6. Ve ennehu kane ricalun minel'insi ye'uzune biricalin minelcinni fezaduhum rehekan.
7. Ve ennehum zannu kema zanentum en len yeb'asallahu ehaden.
8. Ve enna lemesnessemae fevecednaha muliet haresen şediyden ve şuhuben.
9. Ve enna kunna nak'udu minha meka'ıde lissem'ı femen yestemi'ıl'ane yecid lehu şihahaben resaden.
10. Ve enna la nedriy eşerrun uriyde bimen fiyl'ardı em erade bihim rabbuhum reşeden.
11. Ve enna minnessalihune ve minna dune zalike kunna taraika kıdeden.
12. Ve enna zanenna en len nu'cizallahe fiyl'ardı ve len nu'cizehu hereben.
13. Ve enna lema semi'nelhuda amenna bihi femen yu'min birabbihi fela yehafu bahsen ve la rehekan.
14. Ve enna minnelmuslimune ve minnelkasitune femen esleme feulaike teharrev reşeden.
15. Ve emmelkasitune fekanu licehenneme hataben.
16. Ve en levistekamu ‘alettariykati leeskaynahum maen ğadekan.
17. Lineftinehum fiyhi ve men yu'rıd ‘an zikri rabbihi yeslukhu ‘azaben sa'aden.
18. Ve ennelmesacide lillahi fela ted'u ma'allahi ehaden.
19. Ve ennehu lemma kame ‘abdullahi yed'uhu kadu yekunune ‘aleyhi libeden.
20. Kul innema ed'u rabbiy ve la uşriku bihi ehaden.
21. Kul inniy la emliku lekum darran ve la reşeden.
22. Kul inniy len yuciyreniy minallahi ehadun ve len ecide min dunihi multehaden.
23. İlla belağan minallahi ve risalatihi ve men ya'sıllahe ve resulehu feinne lehu nare cehenneme halidiyne fiyha ebeden.
24. Hatta iza reev ma yu'adune feseya'lemune men ed'afu nasıren ve ekallu ‘adeden.
25. Kul in edriy ekariybun ma tu'adune em yec'alu lehu rabbiy emeden.
26. ‘Almulğaybi fela yuzhiru ‘ala ğaybihi ehaden.
27. İlla menirteda min resulin feinnehu yesluku min beyni yedeyhi ve min halfihi resaden.
28. Liya'leme en kad ebleğu risalati rabbihim ve ehata bima lediyhim ve ahsa kulle şey'in ‘adeden.
73-MÜZZEMMİL SURESİ
Bismillahirrahmanirrahim
1. Ya eyyuhelmuzzemmilu.
2. Kumilleyle illa kaliylen.
3. Nısfehu evinkus minhu kaliylen.
4. Ev zid ‘aleyhi ve rettililkur'ane tertiylen.
5. İnna senulkıy ‘aleyke kavlen sekıylen.
6. İnne naşietelleyli hiye eşeddu vat'en ve akvemu kıylen.
7. İnne leke fiynnehari sebhan taviylen.
8. Vezkurisme rabbike ve tebettel ileyhi tebtiylen.
9. Rabbulmeşrikı velmağribi la ilahe illa huve fettehızhu vekiylen.
10. Vasbir ‘ala ma yekulune vehcurhum hecren cemiylen.
11. Ve zerniy velmukezzibiyne uliynna'meti ve mehhilhum kaliylen.
12. İnne ledeyna enkalen ve cahıymen.
13. Ve ta'amen za ğussatin ve ‘azaben eliymen.
14. Yevme tercuful'ardu velcibalu ve kanetilcibalu kesiyben mehiylen.
15. İnna erselna ileykum resulen şahiden ‘aleykum kema erselna ila fir'avne resulen.
16. Fe'asa fir'avnurresule feehaznahu ahzen vebiylen.
17. Fekeyfe tettekune in kefertum yevmen yec'alulvildane şiyben.
18. Essemau munfetırun bihi kane va'duhu mef'ulen.
19. İnne hazihi tezkiretun femen şaettehaze ila rabbihi sebiylen.
20. İnne rabbeke ya'lemu enneke tekumu edna min suluseyilleyli ve nısfehu ve sulusehu ve taifetun minelleziyne me'ake vallahu yukaddirulleyle vennehare ‘alime en len tuhsuhu fetabe ‘aleykum fakreu ma teyessere minelkur'ani ‘alime en seyekunu minkum merda ve aharune yadribune fiyl'ardı yebteğune min fadlillahi ve aharune yukatilune fiy sebiylillahi fakreu ma teyessere minhu ve ekıymussalate ve atuzzekate ve akridullahe kardan hasenen ve ma tukaddimu lienfusikum min hayrin teciduhu ‘ındallahi huve hayren ve a'zame ecren vestağfirullahe innallahe ğafurun rahıymun.
74-MÜDDESSİR SURESİ
Bismillahirrahmanirrahim
1. Ya eyyuhelmuddessiru.
2. Kum feenzir.
3. Ve rabbeke fekebbir.
4. Ve siyabeke fetahhir.
5. Verrucze fehcur.
6. Ve la temnun testeksiru.
7. Ve lirabbike fasbir.
8. Feiza nukıre fiynnakuri.
9. Fezalike yevmeizin yevmun ‘asiyrun.
10. ‘Alelkafiriyne ğayru yesiyrin.
11. Zernuy ve men halaktu ve hıyden.
12. Ve ce'altu lehu malen memduden.
13. Ve beniyne şuhuden.
14. Ve mehhedtu lehu temhiyden.
15. Summe yatme'u en eziyde.
16. Kella innehu kane liayatina ‘aniyden.
17. Seurhikuhu sa'uden.
18. İnnehu fekkere ve kaddere.
19. Fekutile keyfe kaddere.
20. Summe kutile keyfe kaddere.
21. Summe nezare.
22. Summe ‘abese ve besere.
23. Summe edbere vestekbere.
24. Fekale in haza illa sıhrun yu'seru.
25. İn haza illa kavlulbeşeri.
26. Seusliyhi sekare.
27. Ve ma edrake ma sekaru.
28. La tubkıy ve la tezeru.
29. Levvahatun lilbeşeri.
30. ‘Aleyha tis'ate ‘aşere.
31. Ve ma ce'alna ashabennari illa melaiketen ve ma ce'alna ‘ıddetehum illa fitneten lilleziyne keferu liyesteykınelleziyne utulkitabe ve yezdadelleziyne amenu iymanen ve la yertabelleziyne utulkitabe velmu'minune ve liyekulelleziyne fiy kulubihim meredun velkafirune maza eradallahu bihaza meselen kezalike yudillullahu men yeşa'u ve ma ya'lemu cunude rabbike illa huve ve ma hiye illa zikra lilbeşeri.
32. Kella velkameri.
33. Velleyli iz edbede.
34. Vessubhı iza esfere.
35. İnneha leıhdelkuberi.
36. Neziyren lilbeşeri.
37. Limen şae minkum en yetekaddeme ev yeteahhare.
38. Kullu nefsin bima kesebet rehiynetun.
39. İlla ashabelyemiyni.
40. Fiy cennatin yetesaelune.
41. ‘Anilmucrimiyne.
42. Ma selekekum fiy sekare.
43. Kalu lem neku minelmusalliyne.
44. Ve lem neku nut'ı mulmiskiyne.
45. Ve kunna nehudu me'alhaidıyne.
46. Ve kunna nukezzibu biyevmiddiyni.
47. Hatta etanelyekıynu.
48. Fema tenfe'uhum şefa'atuşşafi'ıyne.
49. Fema lehum ‘anittezkireti mu'ridıyne.
50. Keennehum humurun mustenfiretun.
51. Ferret min kasveretin.
52. Bel yuriydu kullumriin minhum en yu'ta suhufen muneşşereten.
53. Kella bella yehafunel'ahırete.
54. Kella innehu tezkiretun.
55. Femen şae zekerehu.
56. Ve ma yezkurune illa en yeşaallahu huve ehluttakva ve ehlulmağfireti.
75-KIYAMET SURESİ
Bismillahirrahmanirrahim
1. La uksimu biyevmilkıyameti.
2. Ve la uksimu binnefsillevvameti.
3. Eyahsebul'insanu ellen necme'a ‘ızamehu.
4. Bela kadiriyne ‘ala en nusevviye benanehu.
5. Bel yuriydul'insanu liyefcure emamehu.
6. Yes'elu eyyane yevmulkıyameti.
7. Feiza berikalbesaru.
8. Ve hasefelkameru.
9. Ve cumi'aşşemsu velkameru.
10. Yekulul'insanu yevmeizin eynelmeferru.
11. Kella la vezere.
12. İla rabbike yevmeizinilmustekarru.
13. Yunebbeul'insanu yevmeizin bima kaddeme ve ahha re.
14. Belil'insanu ‘ala nefsihi besıyretun.
15. Ve lev elka me'aziyrehu.
16. La tuharrik bihi lisaneke lita'cele bihi.
17. İnne'aleyna cem'ahu ve kur'anehu.
18. Feiza kare'nahu fettebı'kur'anehu.
19. Summe inne ‘aleyna beyanehu.
20. Kella bel tuhıbbunel'acilete.
21. Ve tezerunel'ahırete.
22. Vucuhun yevmeizin nadıretun.
23. İla rabbiha nazıretun.
24. Ve vucuhun yevmeizin basire'un.
25. Tezunnu en yuf'ale biha fakıretun.
26. Kella iza beleğatitterakıye.
27. Ve kıyle men rakın.
28. Ve zanne ennehulfraku.
29. Velteffetissaku bissakı.
30. İla rabbike yevmeizinilmesaku.
31. Fela saddeka ve la salla.
32. Ve lakin kezzebe ve tevella.
33. Summe zehebe ila ehlihi yetemetta.
34. Evla leke feevla.
35. Summe evlaleke feevla.
36. Eyahsebul'insanu en yutreke suden.
37. Elem yeku nutfeten min meniyyin yumna.
38. Summe kane ‘alekaten fehaleka fesevva.
39. Fece'ale minhuzzeyceynizzekere vel'unsa.
40. Eleyse zalike bikadirin ‘ala en yuhyiyelmevra.
76-İNSAN SURESİ
Bismillahirrahmanirrahim
1. Hel eta alel'insani hıynüm mined dehri lem yekun şey'en mezkura.
2. İnna halaknel'insane min nutfetin emşacin nebteliyhi fece'alnahu semiy'an basıyra.
3. İnna hedeynahussebiyle imma şakirav ve imma kefura.
4. İnna a'tedna lilkafiriyne selasile ve ağlalen ve se'ıyren.
5. İnnel'ebrare yeşrebune min ke'sin kane mizacuha kafura
6. Aynen yeşrebu biha ‘ıbadullahi yufecciruneha tefciyra.
7. Yufune binnezri ve yehafune yevmen kane şerruhu mustetıyren.
8. Ve yut'ımunetta'ame ‘ala hubbihi miskiynen ve yetiymen ve esiyren.
9. İnnema nut'ımukum livechillahi la nuriydu minkum cezaen ve la şukuren.
10. İnna nehafu min rabbina yevmen ‘abusen kamtariyren.
11. Fevekahumullahu şerre zalikelyevmi ve lakkahum nadreten ve sururen.
12. Ve cezahum bima saberu cenneten ve hariyren.
13. Muttekiiyne fiyha ‘alel'eraiki la yerevne fiyha şemsen ve la zemheriyren.
14. Ve daniyeten ‘aleyhim zılaluha ve zullilet kutufuha tezliylen.
15. Ve yutafu ‘aleyhim bianiyetin min fıddatin ve ekvabin kanet kavariyle.
16. Kavariyle min fıddatin kadderuha takdiyren.
17. Ve yuskavne fiyha ke'sen kane mizacuha zencebiylen.
18. ‘Aynen fiyha tusemma selsebiylen.
19. Ve yetufu ‘aleyhim vildanun muhalledune iza reeytehum hasibtehum lu'luen mensuren.
20. Ve iza reeyte semme reeyte ne'ıymen ve mulken kebiyren.
21. ‘Aliyehum siyabu sundusin hudrun ve istebrakun ve hullu esavire min fıddatin ve sekahum rabbuhum şeraben tahuren.
22. İnne haza kane lekum cezaen ve kane sa'yukum meşkuren.
23. İnna nahnu nezzelna ‘aleykelkur'ane tenziylen.
24. Fasbir lihukmi rabbike ve la tutı' minhum asimen ev kefuren.
25. Veskurisme rabbike bukreten ve asıylen.
26. Ve minelleyli fescud lehu ve sebbıhhu leylen taviylen.
27. İnne haulai yuhıbbunel'acilete ve yezerune veraehum yevmen sekıylen.
28. Nahnu halaknahum ve şededna esrehum ve iza şi'na beddelna emsalehum tebdiylen.
29. İnne hazihi tezkiretun femen şaettehaze ila rabbihi sebiylen.
30. Ve ma teşaune illa en yeşaallahu innallahe kane ‘aliymen hakiymen.
31. Yudhılu men yeşau fiv rahmetihi vezzalimiyne e'adde lehum ‘azaben eliymen.
77-MÜRSELAT SURESİ
Bismillahirrahmanirrahim
1. Velmurselati ‘urfen.
2. Fel'asıfati ‘asfen.
3. Vennaşirati neşren.
4. Felfarikati ferkan.
5. Felmulkıyati zikren.
6. ‘Uzren ev nuzren.
7. İnnema tu'adune levakı'un.
8. Feizennucumu tumiset.
9. Ve izessemau furicet.
10. Ve izelcibalu nusifet.
11. Ve izerrusulu ukkıtet.
12. Lieyyi yevmin uccilet.
13. Liyevmilfasli.
14. Ve ma edrake ma yevmulfasli.
15. Veylun yevmeizin lilmukezzibiyne.
16. Elem nuhlikil'evveliyne.
17. Summe nutbi'uhumul'ahıriyne.
18. Kezalike nef'alu bilmucrimiyne.
19. Veylun yevmeizin lilmukezzibiyne.
20. Elem nahlukkum min main mehiynin.
21. Fece'alnahu fiy kararin mekiynin.
22. İla kaderin ma'lumin.
23. Fekaderna feni'melkadirune.
24. Veylun yevmeizin lilmukezzibiyne.
25. Elem nec'alil'arda kifaten.
26. Ahyaen ve emvaten.
27. Ve ce'alna fiyha revasiye şamihatin ve eskaynakum maen furaten.
28. Veylun yevmeizin lilmukezzibiyne.
29. İntaliku ila ma kuntum bihi tukezzebune.
30. İntaliku ila zıllin ziy selasi şu'abin.
31. La zaliylin ve la yuğniy minellehebi.
32. İnneha termiy bişererin kelkasri.
33. Keennehu cimaletun sufrun.
34. Veylun yevmeizin lilmukezzibiyne.
35. Haza yevmu la yentıkune.
36. Ve la yu'zenu lehum feya'tezirune.
37. Veylun yevmeizin lilmukezzibiyne.
38. Haza yevmulfasli cema'nakum vel'evveliyne.
39. Fein kane lekum keydun fekiyduni.
40. Veylun yevmeizin lilmukezzibiyne.
41. İnnelmuttekıyne fiy zılalin ve ‘uyunin.
42. Ve fevakihe mimma yeştehune.
43. Kulu veşrebu heniy'en bima kuntum ta'melune.
44. İnna kezalike necziylmuhsiniyne.
45. Veylun yevmeizin lilmukezzibiyne.
46. Kulu ve temette'u kaliylen innekum mucrimune.
47. Veylun yevmeizin lilmukezzibiyne.
48. Ve iza kıyle lehumurke'u la yerke'une.
49. Veylun yevmeizin lilmukezzibiyne.
50. Febieyyi hadiysin ba'dehu yu'minune.
29.CÜZ-MEAL
67 – MÜLK SÛRESİ
Mekke'de inmiştir. 30 âyettir. Adını başlangıç kısmında geçen ve Allah'ın kâinatı yaratıp yönetmesinde ortaya çıkan mülkünden, yani hakimiyetinden bahsetmesinden alır. Allah'ın dünyayı bütün imkânları ile insanlara âmade kıldığını, insanlara gözler, kulaklar, gönüller verdiğini, daha nice hikmetli eserlerinin O'nun tek Yaratıcı, tek Mâbud olduğunu ortaya koyduğunu bildirip âhirette O'na hesap verileceğine inanmayanların kendilerini mâruz bıraktıkları tehlike bildirilir. Allah ve buyruklarını tanıyanların felaha ereceği bildirildikten sonra, ikinci kısımda kâfir ve nankörlerin kötü âkıbetleri anlatılır.
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1 – Hâkimiyet elinde bulunan o yüce Allah mukaddestir, hayrı ve bereketi sınırsızdır ve O herşeye kadirdir.
2 – Hanginizin daha güzel iş ortaya koyacağını denemek için, ölümü ve hayatı yaratan O'dur. O azîzdir, gafurdur (üstün kudret sahibidir, affı ve mağfireti boldur). [2,28; 18,7]
3-4 – Yedi kat göğü birbiriyle tam uyum içinde yaratan O'dur. Rahman'ın yaratmasında hiçbir nizamsızlık göremezsin. Gözünü çevir de bak: Her hangi bir kusur görebilir misin?
Sonra tekrar tekrar gözünü çevir de bak, gözün bir kusur bulamadığından, eli boş ve bitkin geri döner.
5 – Biz yere en yakın semayı lambalarla donattık. Onları şeytanlara atılan mermiler yaptık. Hem onlara alevli ateş hazırladık. [37,5-6]
En yakın sema: Yıldız ve gezegenleri vasıtasız olarak görebildiğimiz gökyüzüdür. Onun ötesi ancak araçlar vasıtasıyla görülebilir. Daha ötesi cihazlar vasıtasıyla bile görülemez.
Cin şeytanları yüce gayb âlemini dinleyip, haber çalarak onları dünyadaki yoldaşları kâhin ve falcılara vermek isteyince onlar şihaplarla (alevlerle) kovalanırlar [37,8-10]. Şihaplar meteorlarla ilgili olabilir. Gayb âleminde cereyan eden hadiselere, görünen âlemde alamet koymak Cenab-ı Allah'ın âdetinde bulunan bir şeydir.
6 – Rab'lerini inkâr edenlere de cehennem azabı var. Gidilecek ne kötü yerdir orası!
7 – Onlar oraya atılınca, cehennemin müthiş homurtusunu, kaynaya kaynaya çıkardığı uğultuyu işitirler.
8 – Cehennem öfkesinden nerdeyse çatlayacak haldedir. Ne zaman oraya yeni bir kafile atılsa, oranın bekçileri: 'Sizi uyaran bir peygamber dâveti size ulaşmadı mı?” diye sorarlar. [17,15; 39,71]
9 – Onlar şöyle cevap verirler: 'Evet, bizi uyaran oldu, ama biz onu yalancı saydık ve 'Rahman hiçbir vahy indirmedi, siz besbelli bir sapıklık içindesiniz” dedik.
10 – Ve ilave edecekler: 'Şayet biz gerçeği işiten ve aklını çalıştıran kimseler olsaydık, elbette bu alevli ateşe girenlerden olmazdık!”
11 – Böylece günahlarını itiraf ederler. Bizden ırak olsun o cehennemlikler!
12 – Fakat Rab'lerini görmedikleri halde, O'na karşı saygılı davrananlara mağfiret ve büyük bir mükâfat vardır.
13 – Sözünüzü ister içinizde gizleyin, ister açığa vurun, hepsi birdir. Zira Allah gönüllerin künhünü dahi bilir.
14 – O yarattığı mahlûkunu hiç bilmez olur mu?
(İlmi herşeye nüfuz eden, herşeyden haberi olan) latîf ve habîr O'dur.
15 – Yeryüzünü size hizmete hazır, uysal bir binek gibi kılan da O'dur.
Haydi, öyleyse siz de onun omuzları üstünde rahatça dolaşın. O'nun takdir ettiği rızıklardan yiyin, istifade edin. Ama ölümden sonra dirilip O'nun huzuruna çıkacağınızı da bilin.
Yer uysal bir binek gibi insana hizmet ediyor. Omuzlar atın en hassas azasıdır. Binicisinin omuzuna basmasına pek razı olmaz. Arzın, omuzları üzerinde yürünürse, bunun mânası, onda itaat etmeyen hiçbir tarafın kalmadığıdır.
Cenab-ı Allah, barındırdığı milyonlarca tür mahlûkata göre küçücük olan bu dünyayı, onların sayılara sığmayan fertlerine hazırlanmış yüzbinlerce çeşit erzak ve ihtiyaç maddeleri ile doldurmuştur. Bu yerküreyi, bir gemi gibi uzay okyanusunda hızla hareket ettirip mevsimlere uğratarak, bahar ve yaz mevsimini, yüz binlerce yiyeceklerle doldurup, her kış erzakı tükenen canlıların, imdadına, erzak gemisi halinde göndermektedir.
16 – Yüceler yücesi olan Allah'ın sizi yerin dibine geçirmesinden emin mi oldunuz? O zaman bir de bakarsınız yer çalkalanıp duruyor.
Bu ifadeden, Allah'ın yukarıda bir cihette ve bir yerde olduğu mânası çıkarılamaz. İnsan, mekanlara sığmayan Rabbini, farkında olmadan hep yücelerde düşündüğünden böyle buyurulmuştur. Nasıl ki duada eller yukarıya kaldırılır. Vahiyler, kitaplar, melekler, emirler yukarıdan indirilir. Hâşa, bunlar Allah'ın yukarıda olduğunu anlatmak gayesini taşımazlar. Bu müteşabih âyetler insana bir tasavvur verirler. Bu gibi âyetler Allah'ın mutlak yüceliğini ifade ederler. Bunlar. 'O'nun hiç benzeri yoktur” (42,11) 'Yüzünüzü nereye döndürürseniz Allah oradadır” (2,115) gibi muhkem âyetlerin ışığında gerçek mânalarını bulurlar.
17 – Yahut O'nun size taş yağdıran bir kasırga göndermesinden emin mi oldunuz? Fakat bu tehdidimin ne demek olduğunu yakında öğrenirsiniz!
18 – Onlardan öncekiler de dini, peygamberleri yalan saydılar. Ama Benim red ve inkâr edişim, intikamım nasıl olurmuş, anladılar!
19 – Üstlerinde kuşların saf saf dizilip kanatlarını açıp yumarak dolaşmalarını hiç görmüyorlar mı? Onları havada Rahman'dan başka tutan yoktur. O elbette her şeyi görür.
20 – Rahman'ın dışında size güyâ yardım edecek kimmiş? Doğrusu kâfirler büyük bir aldanış içindedirler.
21 – Peki, Allah size ihsan ettiği nasibi alıkorsa, sizi başka rızıklandıracak kimmiş? Doğrusu, onlar azgınlık ve nefret içinde diretmektedirler.
22 – Düşünün bir: Yüzükoyun kapanıp yerde sürünen mi varılacak yere daha kolayca ulaşır, yoksa dümdüz yolda düzgün şekilde yürüyen mi?
Burada âhireti inkâr edenler, psikolojik bir delil ile ikna edilirler: İnsan yaratılışı gereği tehlikeden kaçar. Hatta onda bir, yirmide bir tehlike ihtimali olsa bile o yoldan gitmek istemez. Fayda ve menfaatini garantilemek ister. Cenab-ı Allah ona şunu hatırlatıyor: Âhirete inanırsan, dümdüz yolda güven içinde elini kolunu sallaya sallaya yolda ilerlersin. Ama âhireti inkâr edenin işi çok zordur; âdeta yüzüstü sürünerek yol almaya çalışan gibidir. Hiç insan böyle olmak ister mi? Her an yakalanma tehlikesi ve endişesi ile firarî duruma düşmek ister mi?
23 – De ki: Sizi yaratan ve size kulaklar, gözler ve gönüller veren O'dur. Sizin şükrünüz ne de az!
24 – Sizi yeryüzünde yaratıp zürriyet halinde yayan O'dur. Ölümden sonra da diriltilip yine O'nun huzurunda toplanacaksınız.
25 – Ama onlar yalnızca şunu soruyorlar: 'Eğer iddianızda tutarlı iseniz, bu vaad yani inanmadığımız takdirde geleceğini bildirip tehdid ettiğin azap ne zaman?
26 – De ki: 'Bunu yalnız Allah bilir. Ben ise sadece açık ve kesin bir tarzda uyarırım.”
27 – Onu yanıbaşlarında buldukları zaman inkâr edenlerin kederden yüzleri mosmor kesilir. Kendilerine: 'İşte sizin isteyip durduğunuz şey!” denilir.
28 – De ki: 'Söyler misiniz bana: Allah eğer beni ve beraberimdeki müminleri, ister helâk eder, ister merhamet eder, ne ederse eder, peki kâfirleri o acı azaptan kim kurtarır?”
29 – De ki: 'Sizi imana dâvet ettiğimiz İlah Rahmandır. Biz O'na iman ettik. O'na dayandık.
Kimin kesin bir yanlışlık içinde olduğunu yakında öğrenirsiniz.
Bu âyet Allah'ın varlığına dair ilzamî bir delil ihtiva eder. Bu öyle bir delildir ki inkârcıyı susturur, diyecek bir söz bırakmaz. 'Biz O'na inandık. Farz-ı muhal, dediğimiz olmasa da hiçbir zararımız olmaz. Ama siz, olan bir gerçeği inkâr ettiyseniz, onun ebediyyen cezasını çekeceksiniz.”
30 – De ki: 'Söyleyin bana: şayet suyunuz çekilir, yerin dibine giderse, o akan tatlı suyu, kim getirebilir size?”
68 – KALEM SÛRESİ
Mekkede inmiş olup 52 âyettir. Adını 1. ayette geçen el-Kalem'den almıştır. Bu sûre Hz. Peygamber aleyhinde müşriklerin ileri sürdükleri bazı iddiaları çürütüp onun nübüvvetini ispatlar. Bunun başlıca delilinin, onun mükemmel ahlâkı olduğunu vurgular. Gerçekten hayat boyunca güzel ahlâkın bütün dallarında mükemmel olmak, pek büyük bir mûcizedir. Ayrıca inkâr ve nankörlüğün sonucu, bahçe sahiplerinin kıssası ile bildirildikten sonra, Allah Teâlanın âhirette müminler ile kâfirlere hazırladığı âkıbet anlatılır.
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1 – Nûn. Kalem ve ehl-i kalemin satırlara dizdikleri ve dizecekleri şeyler hakkı için:
Tabiin imamlarından Mücahid'e göre kalemden maksat 'kendisiyle Kur'ân yazılan kalem”, onunla yazılan şey ise Kur'ân'dır.
2 – Rabbinin lütfuyla, deli değilsin.
3 – Hem senin ecrin, mükâfatın hiç kesilmez! [11,108; 95,6; 41,8]
4 – Ve sen pek yüksek bir ahlâk üzerindesin! [33,21]
Hz. Peygamber (a.s.)'ın ahlâkından bahsetmesi istendiğinde Hz. Aişe (r.a) mümkün olan en ideal cevabı şöyle vermişti: 'Onun ahlâkı Kur'ân'dan ibaret idi.” Maksadı şu idi: 'Kur'ân hangi âdabı öğretiyorsa onları uygulardı.”
5 – Yakında göreceksin, onlar da görecekler.
6 – Hanginizde imiş o dertler, o delilikler.
7 – Senin Rabbin şüphesiz pek iyi bilir: Allah yolundan sapanlar kimdir ve O'nun yolunu tutanlar kimdir.
8 – O halde, hakkı yalan sayanların, sözlerine sakın uyma.
9 – İsterler ki sen gevşeyesin. O zaman kendileri de yumuşasın.
10-16 – Sakın uyma: Servet ve hanedan sahibi diye, o bol bol yemin eden, değersiz adama!
O gammaz, söz gezdiren, hayrın önünü kesene, o saldırgana, günaha dadanmışa!
Şerefsiz, kaba, bir de soysuz olana. Kendisine âyetlerimiz okunduğunda 'Bu eski insanların masalları!” diyene, Yakında onun burnunu dağlayıp damga basarız. [74,11-26; 6,25; 8,31; 46,17]
Hz. Peygamber (a.s.)'ın karşısına böyle azgınca çıkanların burunlarının sürtüleceğini bildiren bu âyetlerle yüce Allah onların istikbaldeki perişan hallerini haber vermektedir. Zahirî şartlarda beklenmeyen bu zafer, ancak kaderlere hükmeden Allah'ın bildirmesi ile olabilir.
17-18 – Biz tıpkı o bahçe sahiplerini sınadığımız gibi, bunları da sınadık.
Onlar sabah erken mahsülü devşireceklerini yeminle pekiştirip kesin söylemiş, (inşaallah dememiş), Allah'ın iznine bağlamamışlardı. Ayrıca fakirlerin payını düşünmemişlerdi.
19-20 – Fakat onlar henüz uykuda iken, Rabbin tarafından gönderilen bir afet bahçeyi kapladı. Bahçe sabahleyin siyah kül haline geliverdi. {KM, Tekvin 32,3; II Samuel 24,16; II Tarihler 32,21}
21-22 – Onlarsa olup bitenden habersiz, neşeli neşeli birbirlerine seslendiler: 'Haydi, mâdem devşireceksiniz, çabuk ekininizin başına!”
23-24 – Hemen yola koyuldular. Bir taraftan da aralarında şöyle fiskos ediyorlardı: 'Sakın, bugün yanımıza fakir fukara gelmesin, onların bahçeye girmelerine hiç imkân vermeyin!”
25 – Yoksulları engelleme azmi içinde ilerlediler.
26 – Bahçeyi görünce: apışıp kaldılar. 'Galiba yolu şaşırdık, yanlış yere geldik!” dediler.
27 – Çok geçmeden işi anlayınca: 'Hayır! dediler, Doğrusu felakete uğramışız!”
28 – En insaflıları ise: 'Ben size Allah'ı zikretmenizi söylememiş miydim!” dedi.
29-30 – Bunun üzerine 'Sübhansın ya Rabbenâ, her türlü noksandan uzaksın! Doğrusu biz kendimize zulmetmişiz!” deyip, birbirlerini kınamaya başladılar.
31 – 'Yazıklar olsun bize, ne azgın kimseler mişiz!”
32 – Ola ki Rabbimiz bize onun yerine daha hayırlısını verir. Biz Rabbimizin rahmetini arzu ediyor, Ona dönüyoruz.”
33 – Azap böyledir işte! Âhiretteki azap ise daha müthiştir. Keşke bunu bir bilselerdi!
34 – Allah'ı sayan, haramlardan sakınan müttakilere ise Rab'leri nezdinde naîm cennetleri vardır.
35 – Biz hiç, Allah'a itaat ve teslimiyet gösterenleri mücrimlerle bir tutar mıyız?
36 – Neyiniz var, nasıl olur da böyle bir şey iddia edebilirsiniz? Ne biçim hüküm veriyorsunuz öyle?
37 – Yoksa size ait bir kitap var da bu kabil bilgileri oradan mı okuyorsunuz?
38 – Onda 'Siz neyi tercih ederseniz size verilir” diye bir bilgi mi buluyorsunuz?
39 – Yoksa 'Neye hükmederseniz o yerine getirilir” diye, kıyamete kadar geçerli olacak size yeminle verilmiş sözümüz mü var?
40 – Sor bakalım onlara: 'Böylesi bir iddiayı savunacak kimse var mı aralarında?
41 – Yoksa güvendikleri şerikleri mi var?” iddialarında tutarlı iseler getirsinler de görelim o ortakları!
42 – O gün işler son derece güçleşir, paçalar tutuşur.
Bütün insanlar secdeye dâvet edilir, fakat kâfirler secde edemezler.
43 – Gözleri yerde, kendilerini zillet kaplamıştır. Halbuki dünyada bedenleri sağlam, azaları salim iken de secdeye dâvet edilirler, ama bunu yapmazlardı.
44-45 – O halde sen bu şerefli sözü, Kur'ân'ı yalan sayanı Bana bırak!
Biz onları, bilmedikleri, farkına varmadıkları bir yerden, yavaş yavaş azaba yaklaştırırız. Ben onlara mühlet veriyorum! Doğrusu Benim düzenim, tuzağım pek sağlamdır. [23,55-56; 6,44; 3,196-197; 7,182-183]
Farkına vardırmadan azaba sürüklemenin bir şekli de şudur: Azgın, zalim birine dünyada sağlık, mal mülk, aile mutluluğu, çocuklar, başarı gibi nimetler verilir. Böylece kendisinde hiç bir eksiklik, hata ve yanılma olmaksızın zulüm ve isyanında devam eder. Bu nimetlerin kendisi için lütuf değil, imtihan ve felaket sebebi olduğunun farkına varmaz.
46 – Yoksa sen onlardan bu risalet hizmetinden ötürü bir ücret istiyorsun da onlar cereme ödemekten ezilmişler mi?
47 – Yoksa gayb kitabı yanlarında da, onlar oradan mı yazıp duruyorlar?
48 – Sen Rabbinin hükmünü sabırla bekle ve balığın yoldaşı olan zat gibi olma! Hani o dertli dertli Rabbine yalvarmıştı: [21,87-88; 37,143-144]
Hz. Yunus (a.s.) balığın içinde iken, bütün dünyevî kuvvetleri, bütün sebepleri terkedip, onların dizginlerini elinde tutan Allah'a yönelerek: 'Senden başka İlah yok! Sen Yüceler Yücesisin, bütün eksiklerden münezzehsin. Ama ben gerçekten kendisine zulmedenlerden biri oldum” zikrine devam etmişti.
49 – Şayet Rabbinden gelen bir lütuf onun imdadına yetişmeseydi, kınanmaya müstahak bir vaziyette, deniz tarafından karaya atılırdı!
50 – Ama Rabbi, kendisini seçti de onu en iyi, en has kullarından kıldı.
51 – O kâfirler Zikri (Kur'ân'ı) işittikleri zaman, hırslarından nerdeyse seni bakışlarıyla kaydıracak, âdeta gözleriyle yiyecekler! Ve o 'delinin teki!” derler.
52 – Delilik nerede, o nerede? Kur'ân'ın hiç delilikle ilgisi mi olur? Kur'ân olsa olsa, sadece bütün insanlara bir derstir.
69 – HÂKKA SÛRESİ
Mekke'de inmiş olup 52 âyettir. Adını ilk âyetten almıştır. Hakka: 'Kesin gerçek, vuku bulması muhakkak olan kıyamet” anlamına gelir. Sûrenin birinci kısmında daha önce yaşamış ümmetlerden peygamberleri yalancı sayanların âkıbetleri, ikinci kısımda ise Kur'ân'ın Allah'ın sözü olup Hz. Peygamberin müşriklerin iddialarından berî olduğu ispatlanır.
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1 – Kesin gerçekleşecek olan,
2 – Evet nedir o gerçekleşecek olan?
3 – Gerçekleşecek kıyameti sen nereden bileceksin?
4 – İşte Semûd ve Âd halkları da o kafalara çarpan kıyamet dehşetini yalan saymışlardı.
5-6 – Bunlardan Semûd halkı o korkunç zelzele ile yok edildi. Âd ise azgın bir kasırga ile imha edildi.
7 – Allah o kasırgayı üzerlerine yedi gece, sekiz gün kesintisiz olarak salıverdi. Öyle ki sen, o halkı içi boş hurma kütükleri gibi yerlere serilmiş görürdün.
8 – Şimdi onlardan geri kalan bir şey görebilir misin?
9 – Firavun da, ondan öncekiler de, altüst edilip yerin dibine geçirilen Lût halkına ait kasabaların ahalileri de hep o günaha (yani şirke) girdiler.
10 – Rab'lerinin elçisine isyan ettiler, Allah da onları şiddetle cezaya çarptırdı. [50,14; 26,105-123-141]
11-12 – Unutmayın ki Nûh zamanında, sular taştığı vakit,
sizi (varlığınıza vesile olan atalarınızı) emniyetli gemide Biz taşımıştık!
Onu sizin için hem bir ibret vesilesi kılalım,
hem de can kulağı ile dinleyip ders alanlar iyice bellesin diye böyle yapmıştık. [36,41-42; 43,12-14; 16,14; 35,12]
13-14 – Artık sûra kuvvetle üflendiğinde,
yer ve dağlar yerlerinden kaldırılıp bir tek darbe ile çarpılıp paramparça edildiğinde,
15 – İşte o gün olan olur, kıyamet o gün kopar!
16 – O gün gök yarılır, parçalanır, iyice kuvvetten düşer.
17 – Melekler de göğün etrafında bulunurlar. O gün Rabbinin Arş'ını, sekiz melek taşır.
Bir hadis-i şerife göre kıyametten önce dört melek taşırken o gün sayıları, sekize çıkarılır. Arş Allah'ın hükümranlığının tecelli yeridir. Arş'ı sekiz meleğin taşımasının hikmetini anlamak hayli zordur. Bu âyet müteşabih âyetlerdendir.
18 – O gün bütün yaptıklarınızla Allah'a arz olunursunuz; öyle ki sizden en ufak bir şey bile gizli kalmaz.
19 – Hesap defteri sağ tarafından verilen neşelenir ve:
'İşte defterim! Buyurun okuyun, inceleyin!” [84,9]
20 – 'Zaten ben hesabımla karşılaşacağımı biliyordum!” der.
21 – O artık mutluluk veren bir yaşam içindedir.
22 – Çok güzel ve pek kıymetli cennet bahçelerindedir.
23 – Meyveleri hemen el ile koparılacak durumdadır.
24 – Kendilerine şöyle denilir: 'Geçmiş günlerinizde yaptığınız güzel işlerden dolayı afiyetle, yiyin, için!”
25 – Ama hesap defteri sol tarafından verilen kimse:
'Eyvah! der, keşke verilmez olaydı bu defterim!
26 – Keşke hesabımı bilmez olaydım!
27 – N'olurdu, ölüm her şeyi bitirmiş olaydı!
28 – Servetim, malım bana fayda etmedi!
29 – Bütün gücüm, iktidarım yok oldu gitti!”
30 – Allah cehennem bekçilerine emir verir: 'Tutun bağlayın onu, kelepçeleyin.”
31 – Sonra da cehenneme fırlatın.
32 – Sonra da onu, yetmiş arşın uzunluğundaki zincire vurun!”
33 – Çünkü o, büyükler büyüğü Allah'a inanmazdı.
34 – Çünkü o, fakiri doyurmayı teşvik etmezdi.
35 – Bugün artık burada O'nun bir dostu olmaz.
36 – Yiyecek olarak da cehennemliklerin irininden başka bir şey bulunmaz.
37 – Onu, büyük şirk suçunu işleyenlerden başkası yemez.
38-39 – Yok, yok! gördüğünüz ve göremediğiniz âlemlere yemin olsun ki!
40 – Bu Kur'ân, pek kerim bir Resulün sözüdür.
41 – O, bir şairin sözü değildir, inanmanız ne de az sizin!
42 – O bir kâhinin sözü de değil! Ne de az düşünüyorsunuz!
43 – O, Rabbülâlemin'den indirilen bir derstir.
44-46 – Eğer o Resul bizim adımıza birtakım sözler uydursaydı, onu elimizle yakalar, sonra da onun şah damarını keserdik.
Maksat, Hz. Peygamberin (a.s.m.) vahyi değiştirmesinin imkânsızlığını belirtmektir. Bazıları bu âyeti yanlış anlayarak: 'Sahte peygamberlerin mutlaka, boğazlarının kesileceği, şayet kesilmezse onların peygamberliklerinin geçerli olacağı” mânasını çıkarmak istemişlerdir. Halbuki bu âyet gerçek Peygambere hitab etmektedir, yoksa yalancı peygamberler hakkında değildir.
47 – Sizden kimse de buna mani olamazdı.
48 – Şüphesiz o müttakiler için bir irşaddır. [41,44; 2,2]
49 – Elbette sizden bazılarının Peygamberi 'yalancı” saydığını biliriz.
50-51 – Şüphesiz o, kâfirler için büyük bir pişmanlıktır ve o, yakînin ta kendisidir. [26,200-201; 34,54]
52 – O halde, ey şanlı Peygamber! Haydi öyleyse sen de Rabbinin yüce adını zikret.
70 – MEÂRİC SÛRESİ
Mekkede inmiş olup 44 âyettir. Adını 3. âyetten almıştır. Zi'l-mearic: Yüceler yücesi, 'dereceler ve makamlar sahibi” demektir. Sûre Mekke kâfirlerinin âhireti inkârları ve Hz. Peygamberi yalancı saymalarını reddetmeyi esas konu edinmiştir.
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1 – Biri çıkıp gelecek azabı sordu. [22,47; 38,16]
Bir kısım müfessirler 'azabı sordu” anlamı verirken diğer bir kısmı ise, Seele fiilinin öteki mânasını esas alarak 'Azabın gelmesini istedi” demişlerdir. [8,32; 67,24-27; 10,46-48] âyetleri de bu ikinci mânayı destekler. Zira kâfirler tehdit edildikleri azaba, daha doğrusu Peygambere inanmadıkları için 'azap gelsin de görelim!” demek, kendilerine kolay geliyordu.
2 – O azap ki onu, kâfirlerden uzaklaştıracak hiçbir kuvvet yoktur.
3 – Çünkü bu azap yüceler yücesi Allah'tan gelecektir.
4 – Melekler ve Rûh, O'nun Arş'ına; miktarı ellibin sene olan bir günde yükselirler. [32,5; 22,47]
Ruh: Cebrail (a.s.)'dır.
5 – O halde sen, müşriklerin eziyetlerine güzelce sabret. Çünkü azabın inmesi yaklaşmaktadır.
6-7 – Onlar, o günü çok uzakta zannediyorlar, ama Biz yakın olduğunu biliyoruz.
8 – O gün gök erimiş maden gibi olur,
9 – Dağlar ise atılmış rengârenk yünler gibi olur. [101,5]
10-14 – Birbirlerine gösterildikleri halde hiçbir candan dost, dostunun hâlini sormaz.
Her mücrim o günkü azaptan kurtulmak için fidye olarak oğullarını, eşini, kardeşini,
kendisine sahip çıkan sülalesini, hatta dünyada olanların tamamını verip de kurtulmak ister. [31,33; 40,18; 23,101; 80,34-37]
15 – Lâkin ne mümkün! O cehennem alev alev yanan bir ateştir.
16 – Eli, ayağı, bütün uzuvları söküp atar.
17-18 – İmana sırtını dönüp haktan yüz çevireni, bir de servet toplayıp yığan ve hayırda harcamayanı o ateş kendine çağırır.
19 – Gerçekten insan cimri olarak yaratılmıştır.
20 – Başı derde düştü mü sızlanır durur.
21 – Ama servet sahibi olunca da pinti kesilir.
22-23 – Ancak namazlarını devamlı kılanlar böyle değildir.
Çünkü bir insanın namaz kılması onun Allah'a, Resulüne, âhirete inanıp davranışlarını ona göre düzenlediğini gösterir.
24-25 – Onlar o kimselerdir ki mallarında isteyen ve yoksun olanların haklarını ayırırlar.
26 – Onlar hesap gününü tasdik ederler.
27 – Onlar Rab'lerinin cezasından korkarlar onlar. [23,57; 51,19]
28 – Çünkü Rab'lerinin azabından kimse emin olamaz.
29-30 – Onlar edep yerlerini, eşleri ve cariyelerinden başkasından korurlar. Yalnız bunlarla münasebeti olanlar ayıplanamazlar.
31 – Ama bu sınırın ötesine geçenler haddi aşmış, zulüm işlemiş olurlar.
32 – Onlar üzerlerine aldıkları emanetlere ve verdikleri sözlere riayet ederler.
Emanet: Allah'ın kullarına veya insanların birbirlerine güvenerek verdikleri şeylerdir. Ahid ise: Allah'ın kulları ile veya insanların birbirleri ile sözleşmeleridir. Bunlara riayet, imanın ayrılmaz vasfıdır.
33 – Onlar şahitliklerini dürüstçe ifa ederler.
34 – Onlar namazlarını ihtimamla korurlar.
Âyette geçen 'namazı korumak” demek: Namazı tam vaktinde eda etmek, namazın şartları olan maddî ve manevî temizliğe riayet etmek; farzlara, vaciplere, sünnetlere riayet ederek tadil-i erkânla, huşû ile namaz kılmak, demektir.
35 – İşte bunlar cennetlerde ikrama nail olacaklar.
36-37 – O kâfirlere ne oluyor ki, seninle alay etmek maksadıyla sağdan soldan dağınık gruplar halinde, boyunlarını uzatarak sana doğru koşuyorlar.
38 – Onlardan her biri (iman etmeden) naîm cennetine yerleşmeye mi hevesleniyor?
Kâfirler mütevazı müminlerle alay ederlerdi. Onları bir şeye lâyık görmezlerdi. 'Eğer bir cennet varsa, bu adamlar kim, bizden önce cennete girmek kim? Bu işte de biz onları mutlaka geçeriz.” derlerdi. Bundan sonra gelen âyet demek istiyor ki: 'Ey müşrikler, söyleyin bakalım bu üstünlük iddianız neye dayanıyor? Biz, siz dâhil, bütün insanları bildiğiniz o nutfeden yaratmadık mı?”
Yahut şöyle olabilir: 'Biz bütün Âdemoğulları gibi bunları da yarattık. Yani bütün insanlar Bizim kullarımızdır. Bizim hükümlerimizden biri de 'İman etmeyen hiç kimse cennete giremez” dir. Öyleyse iman etmeden nasıl olur da, sizden biri cennete girmeye heveslenir.
39 – Hiç heveslenmesin, hiç kimsenin öteki insanlar üzerinde böbürlenmeye hakkı olamaz. Çünkü Biz onları da, öbür insanlar gibi, o bildikleri nesneden, meniden yarattık. [77,20; 86,5-10]
40-41 – Hayır, Allah'ın nizamı onların sandığı gibi değildir! Doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim ki, Biz onların yerine kendilerinden daha hayırlı insanlar getirmeye kadiriz.
Bizim elimizden kurtulan, gücümüzün yetmediği hiçbir şey yoktur. [40,57; 75,3-4; 56,60-61]
42 – Artık sen onları kendi hallerine bırak da, kendilerine vaad edilen gün gelinceye kadar batıla dalsın, oynasınlar.
43 – O gün onlar kabirlerinden çıkıp sür'atle sanki bir hedefe varmak istercesine koşarlar.
Âyette geçen nusub, başlıca iki türlü tefsir edilir: a-Put demek olup, müşrikler dünyada putlarına nasıl koşarak gidiyorlardı ise, o gün hesap meydanına da öyle sür'atle getirileceklerdir. b-Yarış yapan koşucular nasıl dikilmiş nişanları gözeterek koşarlarsa bunlar da hesap meydanına doğru hızla koşacaklardır.
44 – Gözleri yerde, kendilerini baştan aşağı bir zillet kaplamış durumdadır.
İşte kendilerine vaad edilen gün, bugündür.
71 – NUH SÛRESİ
Mekke'de inmiştir, 28 âyettir. Adını konusu olan Hz. Nûh (a.s.)'ın tebliğinden almıştır. Hz. Nûh'un, halkını irşad etmesi, fakat onlardan çoğunun yüzçevirmesi neticesinde onların helâki, müminlerin felahı için yaptığı dua nakledilir.
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1 – Biz Nûh'u kendi toplumuna peygamber olarak gönderip:
'Gayet acı bir azap başlarına gelip çatmadan önce halkını uyar!” dedik.
2-4 – O da: 'Ey benim halkım! Ben size gönderilen kesin bir uyarıcıyım.
Şöyle ki: Yalnız Allah'a ibadet edin, O'na karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin ki:
Sizin günahlarınızı affetsin ve sizi belirli bir vakte, yani ölüm anına kadar azap çektirmeksizin hayatta bıraksın. Çünkü Allah'ın takdir ettiği vaade gelince, aslâ ertelenmez. Keşke bunu bir bilseniz!
5-6 – 'Ya Rabbî, dedi Nûh, ben halkımı gece gündüz dine dâvet ettim.
Ama benim dâvetim, onların sadece daha çok uzaklaşmalarına yolaçtı.”
7 – Her ne zaman, onları bağışlaman için çağırdıysam,
onlar parmaklarıyla kulaklarını tıkadılar. Esvaplarıyla örtündüler, direttiler ve çok kibirlendiler.
Esvaplarıyla örtündüler: Onlar, Hz. Nuh (a.s.)'ın dâvetine kulak vermek şöyle dursun, yüzüne bile bakmak istemiyorlardı. Yahut Hz. Nuh, kendilerinin yanlarından geçerken kendilerini tanıyıp dâvet etmesin diye böyle gizleniyorlardı.
8 – Ben onları bu sefer yüksek sesle dâvet etmeye başladım.
9 – Daha sonra onları gâh açıkça çağırdım, gâh iyice gizli bir dâvet yönelttim, her türlü yolu denedim.
10 – Dedim ki onlara: 'Rabbinizden af dileyiniz. Zira o gafurdur.”
11 – Mağfiret dileyin ki üzerinize bol bol yağmur indirsin.
Hz. Ömer (r.a) kıtlık sebebiyle yağmur duasına çıktığında istiğfar etmekle yetinince, etraftan: 'Yağmur için dua etmediniz?” diye sorulunca: 'Ben, semanın yağmur gelen kapılarına vurdum” buyurmuş, sonra da bu âyeti okumuştu.
Hasan el-Basrî'nin meclisinde bir şahıs kuraklıktan şikâyet etti. O da: 'İstiğfar et” dedi. Başkası malî sıkıntılardan, bir diğeri çocuğunun olmadığından, birisi arazisinin verimsizliğinden dertlenince, onlara da aynı şeyi söyledi. Etrafındakiler bunu garipseyince, o, bu âyeti okudu.
12 – 'Size mal ve evlad ihsan buyursun, size bahçeler, ırmaklar, su kanalları nasib etsin.”
13-14 – 'Neden acaba siz, sizi tavırdan tavıra yaratan Allah'ın büyüklüğünü kabul etmiyorsunuz?”
Annenin rahminde bir nutfe (sperm) ile döllenmiş bir hücreden (dişi yumurtadan) başlayıp, embriyonun tam bir insan hilkati kazanıncaya kadar geçirdiği tekamül süreci, elbette onu Yaratanın sonsuz kudret, ilim ve iradesine şahitlik eder.
Mekke müşrikleri de, Nuh kavminin gösterdiği muhalefetin benzerini Hz. Muhammed (a.s.m.)'a karşı gösteriyorlardı. [11,5-6])
15 – Görmez misiniz ki Allah yedi kat göğü tam birbiri ile uyum içinde yarattı?
16 – Gökte ayı bir nûr, güneşi ise lâmba yaptı. [10,5]
17 – Allah sizi yerden nebat bitirircesine bitirip yetiştirdi.
18 – Sonra sizi tekrar oraya gönderip, yine sizi oradan çıkaracaktır.
19-20 – Allah yeri size bir yaygı yaptı ki onun geniş yollarında yürüyesiniz.
21 – Nûh: 'Ya Rabbî, dedi, Sen de biliyorsun ki onlar bana isyan ettiler; servet ve evladının çokluğunun kendi ziyanını artırdığı kimselere uydular.
Demek ki sırf maddî refah peşinde olup Peygamberlerin rehberliğine uymamak, git gide bütün manevî ahlâkî değerleri giderir ve toplumun temel dokusunu çürütür.
22 – Büyük hîle ve tuzaklar kurdular.
Hz. Nuh (a.s.) sabırsızlığından değil, uzun yıllar boyunca hakikati tebliğ ettikten sonra, o inatçı halkın artık inanmayacaklarını kesin olarak anladıktan sonra beddua etti. Nitekim Hz. Mûsâ ile Harun (a.s.) Firavun hakkında beddua etmiş ve bu dua makbul olmuştu. [10,88-89])
23 – 'Sakın tanrılarınızdan vazgeçmeyin, Ved, Suva, Yegûs, Yeûk ve Nesr'i, bunlardan hiçbirini bırakmayın!” dediler.
Burada sayılan beş put, Nuh toplumundaki putlar olup müşriklerin içinde devam ede ede Cahiliye dönemi araplarına da geçmişti.
24 – Böylece onlar birçok insanı şaşırttılar. Madem ki öyle yaptılar,
Sen de bu zalimlerin şaşkınlığını artır ya Rabbî!”
25 – Hâsılı, birçok suçları sebebiyle suda boğuldular ve cehenneme tıkıldılar!
Allah'a karşı, kendilerine yardım edecek bir tek yardımcı bile bulamadılar.
26 – Nûh: 'Ya Rabbî, dedi, yeryüzünde dolaşan bir tek kâfir bile bırakma!”
27 – 'Zira bırakırsan onlar Senin kullarını, Senin yolundan saptırırlar,
ve sadece kendileri gibi kâfir, ahlâksız çocuklar dünyaya getirip yetiştirirler.”
28 – 'Ya Rabbî, beni, anamı, babamı ve evime mümin olarak girenleri, erkek ve kadın olarak bütün müminleri affeyle.
O zalimleri ise, daha da beter eyle, daha da perişan eyle!”
72 – CİN SÛRESİ
Mekke'de inmiş olup 28 âyettir. Adını, konusu olan cinlerden almıştır. Sûrenin baş tarafında cinlerden Kur'ân dinleyip iman edenlerin bazı açıklamaları, ikinci kısmında Kur'ân vahyinin kesinliği vurgulanır.
Hz. Peygamber (a.s.) Mekke'de kendisini himaye eden amcası Ebû Talib'in ve bütün varlığı ile kendisine destek olan eşi Hz. Haticenin (r.a) vefatı sebebiyle epeyce üzgün iken, Kureyş'in red tavrı ve verdiği eziyetleri artırması karşısında Taif'e tebliğe gitmiş, orada da taşlanmıştı. Çok üzgün bir durumda iken, Taif'den dönüşünde inen bu sûre, Hz. Peygambere büyük bir destek ve teselli olmuş, cinlerin bile Kur'ân'ı dinleyip tâbi olduklarını bildirmiş, Kur'ân dâvetinin muvaffak olacağını müjdelemiştir.
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1-7 – De ki: Bana vahyolundu ki bir cin cemaati Kur'ân'ı dinledikten sonra şöyle dediler:
'Biz gerçekten, doğru yolu gösteren harikulade bir Kur'ân dinledik.
Bundan böyle Rabbimize asla bir şerik tanımayacağız.
Rabbimizin şanı çok yücedir, O ne eş, ne de çocuk edinmiştir.
Meğer içimizden birtakım cahiller, Allah hakkında gerçek olmayan sözler söylüyormuş! Biz de saf saf, insanları ve cinleri, Allah hakkında yalan söylemez sanmışız!
Meğer bir kısım insanlar cinlerden bazılarına sığınıp, böylece onları daha da azgın hale getirmişler!
Onlar da, sizin zannettiğiniz gibi, Allah'ın ölen hiçbir kimseyi diriltmeyeceğini zannetmişler.
Hz. Peygamber (a.s.)'ın Kur'ân dinleyen cinleri görüp görmediği hakkında farklı rivayetler vardır. Hadisçiler cinlerin Kur'ân dinlemek için altı ayrı defa geldiklerini kabul ederler. Hadiseye şahid olan Abdullah İbn Mes'ud'un (r.a) Efendimizin onları gördüğü şeklindeki tesbiti, birçok müfessirce tercih edilmektedir.
Cinlerin insanların dillerini bildikleri anlaşılıyor. Bütün dilleri bilmeseler bile, yaşadıkları bölgenin dillerini öğrendikleri düşünülebilir.
6. âyetle ilgili olarak İbn Abbas (r.a) 'Cahiliyede araplardan biri ıssız bir vadide konakladığında bir tehlikeden korktuğu zaman, o vaadinin büyüğü diye düşünülen cinne sığınırdı.” Allah'ın dünyaya halife kıldığı insanoğlu, Allah'tan gaflet edip cinlere sığınınca, onlar da gururlanmış, azmış ve onlara daha fazla eziyet etmeye başlamışlardır. 6. âyetten, bu anlaşılıyor.
8 – 'Biz göğe çıkmak istedik: Bir de ne görelim: orası sert ve kuvvetli bekçiler, şihablar, alevler, roket gibi mermilerle dolu!
9 – 'Önceleri biz göğün bazı yerlerinde oturup dinleme merkezleri edinirdik.
Ama şimdi kim dinlemeye kalkışırsa, derhal kendini gözetleyip izleyen bir alevle karşılaşıyor. {KM, Tekvin 3,24}
10 – 'Doğrusu, iyi anlayamadık: Yerde oturanlara fenalık mı irade edildi, yoksa Rableri onlar hakkında hayır ve hidâyet mi diledi, bilemiyoruz.”
11 – 'Bizden iyi kimseler olduğu gibi, iyi olmayanlar da var. Biz türlü türlü yollar tutmuşuz.
12 – Şunu da anladık ki, biz yerde Allah'ın iradesine karşı koyamayacağımız gibi, kaçmaya teşebbüs etmekle de O'nun elinden yakamızı da kurtaramayız.
13 – Biz hidâyet Rehberini dinleyince onu tasdik ettik. Kim Rabbine iman ederse, ne hakkının eksik verilmesinden, ne de gadre uğramaktan asla endişesi kalmaz.”
14 – 'Bizden Allah'a itaat edenlerin yanında, hak yoldan sapan kâfirler de var. Allah'a itaat ve teslimiyet gösterenler, doğru yolu arayanlardır.”
15 – 'Hak yoldan sapanlar ise, cehennem odunu olurlar.”
Cinler ateşten yaratıldığı için ateş onlara zarar vermez, diye bir düşünce hatıra gelmemelidir. Nitekim insan topraktan, kuru balçıktan yaratıldığı halde ona böyle kuru bir balçık atılsa elbette canı yanar. Aslımız topraktan olsa da et, kemik, sinir ihtiva eden organizma tamamen farklı bir varlık olmuştur. Cinlerde de benzeri bir durum olmalıdır.
16 – Allah Teâlâ şöyle buyurur: 'Eğer insanlar ve cinler, Allah'ın yolunda dosdoğru yürüselerdi, onlara bol yağmur verir, rızıklarını bollaştırırdık. [5,66; 7,96; 6,44; 23,55-56]
17 – Bu nimetimiz onları imtihan etmek içindir. Kim Rabbini hatırlamaktan yüz çevirirse Allah onu git gide artan çetin bir azaba sokar.
18 – Şüphesiz ki mescidler Allah'ındır (secdeler O'na mahsustur).
Öyleyse sakın Allah'tan başka hiçbir tanrıya dua ve ibadet etmeyin!”
19 – Ne tuhaftır ki, işi tam tersine çevirip, Allah'ın has kulu, bir olan Allah'a ibadete kalkınca, başına öyle bir üşüştüler ki nerdeyse birbirlerini çiğneyeceklerdi.
Bir önceki âyetin buyurduğunun tam aksine müşrikler, dünyanın ilk mescidi olan Kâbe-i Muazzamayı putlarla doldurmuş ve orada Allah'ı tek İlah tanıyarak ibadete yönelen Hz. Peygamber (a.s.)'ı engellemeye çalışmışlardı.
20 – Sen de ki: 'Ben yalnız Rabbime yalvarır, O'na kulluk ederim. Hiçbir şeyi O'na ortak saymam.”
21 – De ki: 'Benim size ne zarar vermeye ve ne de en büyük fayda olan hidâyete ulaştırmaya gücüm yeter.
22 – De ki: 'Allah'ın cezasından beni hiçbir kimse kurtaramaz. Benim Onun dışında sığınacak yerim de yoktur.
23 – Benim vazifem sadece Allah'ın mesajlarını tebliğ etmektir. Kim Allah'a ve Resulüne isyan ederse, ona cehennem ateşi vardır, hem de ebedî kalmak üzere oraya girecektir. [5,67]
24 – Kendilerine vaad olunan azabı veya kıyamet saatini gördüklerinde, kimin yardımcılarının daha zayıf, kimin askerlerinin daha az olduğunu, işte o zaman anlayacaklardır.
25 – Ey Resulüm! De ki: 'O sizin tehdit edildiğiniz azap yakın mıdır, yoksa Rabbim onun için bir süre mi belirler, kesin bilmiyorum.”
26-28 – O bütün gaybı bilir. Fakat gayblarına kimseyi vakıf etmez. Ancak, bildirmeyi dilediği bir elçiye bildirir. Bu durumda o elçisinin önüne ve arkasına gözetleyiciler yerleştirir, ta ki o elçiler Rab'lerinin mesajlarını, o gözetleyicilerin kendilerine hakkıyle tebliğ ettiklerini kesin olarak bilsinler. Doğrusu Allah, kullarının nezdinde ne var ne yoksa herşeyi ilmiyle ihata etmiş, her şeyi bir bir kaydetmiştir. [2,255]
Allah'ın gaybı Resulüne bildirmesi, gaybı O'ndan başkasının bildiğini göstermez. Aksine gaybın Allah'a has olduğunu teyid eder.
Gözetleyicilerden maksat meleklerdir. Allah Resulüne gönderdiği gaybı, meleklerince koruma altına alınmış olarak gönderir. Hz. Peygamberin risaletinden sonra, gök kapıları cinlere büsbütün kapanınca, onlar, melekler tarafından sıkı bir korumanın olduğunu anlamışlardı.
73 – MÜZZEMMİL SÛRESİ
Kur'ân-ı Kerîm'in ilk inen sûrelerindendir. 20 âyettir. Adını birinci âyetteki hitaptan almıştır. Müzzemmil: 'elbisesine bürünmüş” demek olup genellikle bununla Hz. Peygamber (a.s.)'a hitap edildiği şeklinde tefsir edilir. Bu sûrede Hz. Peygamberin ve ona tâbi olarak müminlerin gece ibadetleri ile feyizlenmeleri, tevhid, tevekkül, teslimiyet sırrı ve bu dini yalan sayanların feci akıbetleri bildirilir.
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1 – Ey örtüsüne bürünen Resulüm!
Hitaptaki bu vasıf, Hz. Peygamberdeki yoğun şuura ve derin ruhî aydınlanmaya işaret etmektedir. Bundan şu anlaşılabilir: Hz. Peygamber (a.s.) uyumaya hazırlanırken üstüne örtü çekince Cenab-ı Allah ona tatlı bir üslup ile: 'Artık rahat yatma zamanı geride kaldı. Ağır bir yük yüklendin, sorumluluğun büyüktür” demek istemiştir. Hz. Peygamberin müzzemmil lakabı yoktu, anlaşılan o anda yaptığı iş gözönünde bulundurularak böyle nitelendirilmiştir.
2 – Geceleyin kalk da, az bir kısmı hariç geceyi ibadetle geçir. [32,16; 17,79; 76,26]
Bu âyet, gecenin büyük bir kısmını ibadetle geçirmeyi emretmektedir. Gelen 3. âyet, normal olarak gece müddetinin yarısını esas almak gerektiğini ifade etmektedir.
3-4 – Duruma göre gecenin yarısında veya bundan biraz daha azında veya fazlasında ibadet etmen de yeterlidir. Kur'ân'ı tertîl ile düşünerek oku.
Maksat şudur: 'Kur'ân okurken hızlı değil, kelimelerin hakkını vererek, tane tane okuyun, ta ki Allah kelamının mânası iyice zihninize yerleşsin ve muhtevası size tesir etsin.” Üzerinde tefekkür etmeden, kelimelerini telaffuz etmek, matlub olan kıraat değildir. Efendimiz (a.s.m.)'ın bu şekilde okuduğuna dair sünnet-i seniyyede çok örnekler vardır.
5 – Biz sana pek ağır bir söz vahyedeceğiz.
6 – Muhakkak ki geceleyin kalkıp ibadet etmek daha tesirlidir ve Kur'ân okuyuşu bakımından daha düzgün, daha sağlam bir tilavet sağlar.
Önceki âyetlerde emredilen uzun ibadetler, bu ağır yüke tahammül gücünü geliştirmek içindir. İlahî vahyi Hz. Peygamberin alması ağır olduğu gibi, o emaneti taşımak ve insanlığa tebliğ etmek, hele hele onun gereklerini yaşayarak temsil etmek, özümsemek, bu sebeple dünyevi sıkıntılara mâruz kalmak, ağır-ama sevap ve mükafâtta da ağır-bir yüktür.
Bu âyet, teheccüd vaktinde kalb ile dil arasındaki uyumu sağlamanın daha kolay olduğuna işaret ediyor.
7 – Hâlbuki gündüz seni meşgul edecek yığınla iş vardır.
8 – Rabbinin yüce adını zikret, fanilere bel bağlamaktan kurtul ve bütün gönlünle yalnız O'na yönel.
9 – O doğunun da batının da Rabbidir. O'ndan başka İlah yoktur. O halde sen de yalnız O'nun himayesine sığın, yalnız O'na güven.
10 – Onların söylediklerine karşı sabret, onlardan güzel bir tavırla uzak dur.
11 – Nimet ve devlet içinde yüzen, hak dini yalan sayanları, sen Bana bırak ve onlara biraz mühlet ver.
12-13 – Muhakkak ki Bizim nezdimizde bukağılar, alevli ateşler, dikenli, boğazı tırmalayan yiyecekler ve gâyet acı azap var.
14 – Gün gelir; yer, dağlar şiddetle sarsılır ve dağlar dağılan kum yığınları haline gelir.
15 – Bakın (ey Mekkeliler, ey bütün insanlar) Biz vaktiyle Firavun'a bir elçi gönderdiğimiz gibi size de hakkınızda şahitlik edecek bir elçi gönderdik.
16 – Firavun o Resule isyan etti. Biz de onu şiddetle cezaya çarptırdık.
17 – Kâfirliğinizde devam ederseniz, dehşetinden çocukları birden ak saçlı ihtiyarlara çevirecek o günden kendinizi nasıl koruyabilirsiniz?
18 – O günün dehşetinden gök bile çatlar. Allah'ın vaadi mutlaka gerçekleşir.
19 – Bu, bir öğüt ve uyarıdır. Artık isteyen, Rabbine varan yolu tutar. [76,29]
20 – Senin Rabbin, gecenin bazan üçte ikisine yakın bir kısmını, bazan yarısını, bazan üçte birini ibadetle geçirdiğini, senin yanında yer alan müminlerden bir cemaatın da böyle yaptığını elbette biliyor. Gece ve gündüzü yaratıp sürelerini ölçen Allah'tır. O sizin bu gece ibadetini gözetemeyeceğinizi bildiği için, lütuf ve merhametiyle size yeniden bakıp muaf tuttu.
Artık Kur'ân'dan kolayınıza gelen miktarı okuyun. Allah bilmektedir ki aranızda hastalananlar olacaktır. Kimileri Allah'ın lütfundan nasiplerini aramak için yol tepecek, dünyanın çeşitli yerlerinde dolaşacaklardır. Bazıları Allah yolunda muharebe için sefere çıkacaklardır. Haydi artık Kur'ân'dan, kolayınıza gelen miktarı okuyun.
Namazı hakkıyla ifa edin, zekâtı verin ve bir de Allah'a güzel ödünç takdim edin. Unutmayın ki kendi iyiliğiniz için âhirete hazırlık olarak her ne gönderirseniz mutlaka onu Allah'ın nezdinde bulursunuz. Hem daha üstün ve daha hayırlı, mükâfatı kat kat artmış olarak! Allah'tan mağfiret dileyin. Muhakkak ki Allah gafurdur, rahîmdir (affı, merhamet ve ihsanı boldur). [2,245]
Bu âyet, sûrenin başındaki gece kıyamını tekrar ele alıp, daha önce farz olan gece namazını, hafifletip sünnet yani nafile ibadete dönüştürmektedir. Dolayısıyla bu âyetin, ilk hükmü neshettiği söylenir. Nesheden bu 20. âyetin Medinede mi, Mekke'de mi nâzil olduğu konusunda farklı görüşler varsa da, kuvvetli ihtimale göre Medinede inmiştir. Savaşma izni ve zekât emri, bu ihtimalin karinelerindendir. Bu âyetin hepsi değilse de en azından bir iki cümlesi Medine'de inmiş olmalıdır. Hicretten az önce Mekke'de beş vakit namaz farz kılındıktan sonra, akşam ve yatsı namazları, gece ibadetinin bir parçası olarak kalmış ve teheccüd namazının vaciplik hükmü nâfileye çevrilmiştir.
74 – MÜDDESSİR SÛRESİ
Mekke'de risaletin başlangıcında inen sûrelerden olup 56 âyettir. Sûre adını ilk âyetinde geçen kelimeden almıştır. Müddessir: 'örtüsüne bürünmüş” demek olup bununla birinci derecede Hz. Peygamber (a.s.) kasdedilmektedir. Bu sûre nübüvvet yolunun tebliğ ve irşad görevinden, hak dinin karşısına çıkan bazı kişilerin vasıflarından, bunların âhirette çekecekleri azaptan bahseder.
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1-10 – Ey örtüye bürünen! İnziva arzu eden!
Ayağa kalk ve insanları uyar.
Rabbinin büyüklüğünü an.
Elbiseni tertemiz tut, maddî manevî kirlerden arın,
Pis ve murdar olan her şeyden kaçın
Verdiğini çok bularak minnet etme!
Rabbinin yolunda sabret
Sûr'a üflendiği gün,
Doğrusu, o çok çetin bir gün!
Kâfirlere hiç kolay olmayan bir gün!
Müddessir kelimesi (aslı mütedessir) ayrıca 'yalnızlık ve inziva arzu eden” mânasına gelir. Allah Teâla, nebîsine 'Artık inzivayı bırak, bütün dünyanın önüne öğretici ve uyarıcı olarak çık!” 'Çevrende gaflet içinde bulunan insanları uyar. Kendilerini yaratıp bunca nimetlerle donatan o Yüce Rabbin onları görüp işittiğini ve sonunda hesaba çekeceğini hatırlat” demektedir.
'Allah'ın büyüklüğünü anmak 'Allah'u ekber!” demek İslâm'ın özetidir, başta gelen emridir ve bir zikirdir. Risaletin başlangıcında öğretilen bu zikir, ezanda, namazlarda, hacda, kurbanda, hayatın her tarafında devam eder.
4. âyette beden temizliği ile ruh temizliği arasındaki sıkı ilişki hatırlatılıyor. Bu âyet, 'Cinsel zaaftan uzak dur, uçkuruna sahip ol” mânasına kinaî anlam ile de tefsir edilmiştir. Böylece müminlerin kalplerini, ruhlarını, bedenlerini, elbiselerini, ırzlarını tertemiz yapmaları emredilmektedir. Mânaları çok özlü olan ilk 7 âyeti iyi düşünen bir insan, risaletin başında bu buyrukların, verilmesi gereken en hikmetli, tam yerli yerinde emirler olduğunu anlar, risaletin önemli bir delilini bulur.
11-14 – Mal ve ailesiz, tek olarak yarattığım, sonra çok çok mal, servet ve etrafında dolaşan oğullar verdiğim, her türlü imkânı önüne serdiğim, o adamın hakkından gelmeyi sen Bana bırak!
Bu âyetler, Hz. Peygamber (a.s.) aleyhinde 'büyücü” diye propaganda yapan, Kureyş'in liderlerinden Velîd b. Mugire ve benzerleri hakkında indirilmiştir. Onun on oğlu vardı ki Halid b. Velîd (r.a) onlardan biridir.
15 – Hâlâ da açgözlülükle imkânlarını daha da artırmama hevesleniyor.
16 – Hiç heveslenmesin! Çünkü o Bizim âyetlerimize karşı inatçı kesildi.
17 – Ben de onu sarp mı sarp bir yokuşa sardıracağım.
18 – O düşündü, ölçtü, biçti…
19 – Kahrolası, nasıl da ölçtü biçti!
20 – Hay kahrolası! Nasıl, nasıl da ölçtü biçti!
21 – Sonra baktı…
22 – Derken suratını astı, kaşlarını çattı…
23 – Sonra da sırtını döndü, kibirinden kabardı, arkasına bakmadan çekip gitti!
24 – 'Bu, büyücülerden nakledilen büyüden ibarettir.” dedi.
25 – Bu, beşer sözünden başka bir şey değildir.”
Velîd aslında Kur'ân'dan çok etkilenen, meşhur bir edib idi. Kur'ân'ın, beşer üstü bir taraftan geldiğini de vicdanında hissediyordu. Fakat toplumdaki itibarını kaybetmemek için, Kur'ân hakkında ne diyeceğini şaşırmış, sonunda onun olağanüstü etkisini 'büyü” diye nitelendirmişti.
26 – ('Beşer” desin bakalım) 'Ben de onu sekar'a atacağım.
27 – Sekar nedir bilir misin? Nereden bileceksin!
28 – O, içine atılanı yer, bitirir. Yine de bırakmaz, eski haline çevirip bu işi tekrar eder.
29 – Sürekli olarak derileri kavurur.
30 – Üzerinde on dokuz görevli vardır.
31 – Biz cehennem görevlilerini sadece melaikelerden kıldık. Onların sayısını da kâfirler için imtihan ve sıkıntı sebebi yaptık ki Ehl-i kitaptan olanlar Peygambere imanda yakîn sahibi olsun, daha kesin inansın. Mü'minlerin imanlarındaki yakinleri artsın. Ehl-i kitap ve müminler tereddüde düşmesinler.
Kalplerinde hastalık olan münafıklar ile kâfirler de neticede: 'Allah, bu misal ile ne anlatmak istemiş olabilir?” desinler. Böylece Allah dilediğini şaşırtır, dilediğini doğru yola iletir. Rabbinin ordularını Kendinden başka kimse bilemez. Bu, yani cehennem veya ondan bahseden âyetler beşere bir öğüt ve uyarıdan başka bir şey değildir. [2,26]
Kâfirler, iyi zan içinde olmadıklarından, hemen itiraz edecek bir taraf arayıp ona takılır. Mesela sayı doğru olmakla birlikte işin özü değildir. Ama kâfir sayıya takılarak kendi kendisini tökezletir. Yürüyüşüne devam edemez. Kur'ân'da bildirilir ki bir imtihandan sonra mümin imanında sebat gösterir, din hususunda cayıp geri dönmezse, o zaman imanı kökleşir.
'Allah'ın orduları”: O'nun yarattığı mahlûklar, onlara verdiği kuvvetler, görevlerdir.
32 – Hayır! İş kâfirlerin dediği gibi değil. Ay'a.
33 – Ve dönüp giden geceye.
34 – Ağardığı dem sabaha kasem edip şahit tutarım ki.
35 – O sekar belâların en müthişidir.
36 – Beşer için en büyük uyarıdır.
37 – İleri veya geri gitmek durumunda olanlar için en büyük uyarıdır.
38-39 – Ashab-ı yeminden, hesap defterini sağ tarafından alan cennetlikler dışında herkes yaptığı işlerin rehini ve esîri olacaktır.
40-42 – Onlar mutlaka cennetlerde mücrimlerin hallerini hatırlarını soracaklar: 'Neydi bu cehenneme sizi sürükleyen?”
43 – Onlar şöyle cevap verecekler: Biz namaz kılanlardan değildik.
44 – Fakirleri doyurmaz, onların ihtiyaçlarıyla ilgilenmezdik.
45 – Batıl sözlere dalanlarla beraber biz de dalardık.
46 – Bu hesap gününü yalan sayardık.
47 – Ölüm bizi yakalayıncaya kadar hep böyle idik.”
48 – Artık onlara şefaatçilerin şefaati fayda etmez.
49-51 – Ne oluyor onlara ki bu öğütten, bu irşaddan arslandan ürküp kaçan yaban eşeği gibi kaçıyorlar?
52 – Bu beyler, bu öğütle yetinmeyip üstelik her biri kendisine mahsus özel kitap, özel ferman isterler!
53 – Hayır! Onlar aslında âhiret endişesi taşımazlar.
54 – Hayır! Gerçekten bu bir öğüttür, bir uyarıdır.
55 – Dileyen onu okur, düşünür ve ders alır.
56 – Ama Allah dilemedikçe onlar ders alamazlar. Saygı duyulup cezasından sakınmaya lâyık olan da, günahkârların günahlarını bağışlama şanına yaraşan da yalnız Odur.
Hidâyete gelmek, kişinin kendi elinde değildir. İradesini hidâyet yönünde kullanmak sûretiyle Cenabı Hakkın ona hidâyeti nasib etmesi, onu kalbinde yaratması lâzımdır. Bu, ince kader sırrıdır. Eğer Allah Teâla, insanları kendi hallerine bıraksaydı, mukadderatlarını Kendisi tayin etmeseydi, dünyanın nizamı altüst olurdu. En büyük zararı insanlar çekerdi.
'Bir Kadir-i mutlak eylemişken tanzim,
Devran görünür her kula bin türlü sakîm,
Her kul verebilseydi meramınca nizam,
Her devrini eylerdi cahîm içre cahîm.”
(Yahya Kemal)
Bir insan ne kadar günahkâr olursa olsun bunlardan vazgeçerek Allah'ın rahmetine sığınırsa, Allah onu bağışlar. Yoksa Allah Teâla, yapılanları unutmama, ille de cezalandırma, kin tutma gibi şeylerden münezzehtir.
75 – KIYÂMET SÛRESİ
Mekke'de inmiş olup 40 âyettir. Bu sûre adını, ilk âyetinde adı geçip bütün sûrenin konusunu teşkil eden kıyamet kavramından almıştır. Aklî, hissî ve psikolojik yollarla kıyamet gerçeği ispatlanır ve buna inanmayanların sorumlulukları vurgulanır.
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1 – Hayır, gerçek öyle değil! Kıyamet günü hakkı için,
2 – Kendisini eleştirip kusurlarından pişmanlık duyan kimse hakkı için (ki siz mutlaka diriltileceksiniz).
3 – İnsan zanneder mi ki ölümünden sonra Biz kemiklerini toplayıp onu diriltmeyeceğiz?
4 – Evet, toplarız, hem de parmak uçlarına varıncaya kadar eski halinde düzenleriz!
5 – Fakat insan suç işleyip durmak için önündeki kıyameti inkâr etmek ister de,
6 – 'Ne zamanmış o kıyamet günü?” diye alay eder.
7 – Gözler kamaşıp karardığı,
8 – Ayın ışığının büsbütün gittiği,
9 – Güneş ile ay yan yana getirildiği zaman…
10 – İşte o gün insan der: 'Var mı kaçacak mekân?”
11 – Hayır, sığınacak hiçbir yer yoktur.
12 – O gün varılacak yer ancak Rabbinin huzurudur!
13 – O gün insana yaptığı her türlü iyilik ve fenalık ile; yapmadığı her türlü iyilik ve fenalık tek tek bildirilir. Ona göre karşılığını alır.
14-15 – Türlü türlü mazeretler öne sürse de, Artık insan, kendisi hakkında şahit olur. [16,23; 58,18]
16 – Sana vahyedileni unutmamak için tekrarlarken hemen anında bellemek için dilini kımıldatma. [20,114]
17 – Çünkü vahyi senin kalbinde toplamak ve onu okutmak Bize ait bir iştir.
18 – O halde Biz Kur'ân'ı okuduğumuzda, sen de onun okunuşunu izle.
19 – Ayrıca onu açıklamak da bize ait bir iştir. (Bu önemli gerçeği, arada belirttikten sonra gelelim esas konumuza).
20 – Gerçek şu ki: Siz bu peşin dünya hayatına çok düşkünsünüz.
21 – Onun için âhireti terkedip durursunuz.
22 – Yüzler vardır o gün pırıl pırıl…
23 – O güzel ve Yüce Rab'lerine bakakalır… [6,103]
Ehl-i sünnet, âyetlere ve bilhassa mütevatir derecesine varan hadîslere dayanarak, cennette Allahın görüleceği hususunda ittifak etmişlerdir.
24 – Ve nice suratlar vardır o gün asılır.
25 – Belini kıran darbeyi yediğini hisseder. [3,106; 80,37-42; 88,2-10]
26 – Hayır, hayır! Ne zaman ki can boğaza gelir, işte o zaman can çekişenin yanındakiler:
27 – 'Bunu iyileştiren, kurtaran yok mu?” der.
28 – Artık ayrılık vakti geldiğini kendisi de anlar.
29 – Bacağı bacağına dolaşır, ölüm acısıyla kıvranır. [6,61-62]
30 – O gün sevkiyat, doğru Rabbinin divanına olur!
31 – Ne dini tasdik eder, ne namaz kılardı.
32 – Hep hakkı yalan sayıp ona sırtını dönerdi.
33 – Bir de yaptığından memnun olarak, çalımlı çalımlı kendi taraftarlarının yanına varırdı.
34 – Yazık sana yazık!
35 – Yazık ki sana ne yazık!
36 – İnsan başıboş bırakılacağını mı sanır?
37 – Onun aslı, atılan bir meni damlası değil miydi?
38 – Sonra ana rahmine tutunan yapışkan bir hücre oldu da, Rabbi onu yaratıp düzenledi.
39 – Ondan erkek ve dişi olarak her iki cinsi yarattı.
40 – Bütün bunları yapan, ölüleri diriltmeye kadir olmaz olur mu?
76 – İNSÂN SÛRESİ
Mekke'de inmiş olup 31 âyettir. Sûrenin ilk âyetinde insan kelimesi geçmekte olup, sûrenin temel konusu, insanın kemâle ermesi, faziletli insanın başlıca vasıfları ve âhirette göreceği mükâfatlardır.
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1 – Dehrin akışı içinde öyle zaman geçti ki, o dönemde, insanın adı bile anılmazdı.
Dehr: 'Kâinatın başlangıcından son bulmasına kadar sürecek müddet, yani zamanın tamamı” demektir.
2 – Biz insanı katışık bir meniden yarattık. Onu denemek istiyoruz; bu sebeple de kendisini işiten ve gören bir varlık yaptık. [67,2; 18,7]
Katışık, yani spermin dişi yumurtayı döllemesiyle erkek ve dişi unsurların katıştığı hücreden. İnsan; imtihan, yani deneme gayesiyle dünyada bulunmaktadır. Yoksa gayeleri bu dünyada tamamlanan ve sonunda yok olan hayvanlar ve bitkiler gibi bir varlık değildir. Bazı rahiplerin sandığı gibi, dünya, nefse işkence yeri de değildir. Tenasühe inananların düşündüğü gibi, yaptıklarının hemen karşılığını göreceği bir ceza yeri de değildir. Dünya, materyalistlerin zannettikleri gibi eğlence yeri, Marksçı ve Darvincilerin sandıkları gibi bir savaş yeri de değildir.
Âyet idrâk sahibi olan insanın, bilgi edinmesinin başlıca yollarının, görme ve işitme olduğuna dikkat çekmektedir.
3 – Ona yolu da gösterdik: artık ister şükreder, ister nankör ve kâfir olur.
Yol gösterme: akıl ve fikir verme, ahlâk duygusu verme, kötülük yaptığında kendisini uyaran vicdan verme, Allah'a iman etme duygusu verme, hayatını devam ettirecek vesile ve imkânları verme mânasınadır.
4 – Biz kâfirlere zincirler, kelepçeler, alevli ateşler hazırladık.
5 – İyi insanlar ise, kâfur suyu ile hazırlanmış içecek kâselerini yudumlarlar.
6 – Bu, Allah'ın has kullarının içip, istedikleri yere akıttıkları bir kaynaktır.
7 – Bu kullar, dünya hayatında iken sözlerinde durur, adadıkları şeyi yerine getirir ve felaketi bütün ufukları tutan kıyamet gününden endişe ederlerdi.
Adağı yerine getirme kişinin:
a-Kendisine farz olan şeyleri yapması
b-Söz verdiği şeyleri yapması
c-Kendi üzerine vacip kıldığı şeyleri yapması mânalarına gelebilir.
8 – Kendileri de ihtiyaç duydukları halde yiyeceklerini, sırf Allah'ın rızasına ermek için fakire, yetime ve esire ikram ederler.
Borçlu, köle, mahpus olanlar da esirler kapsamındadırlar.
9 – Ve derler ki: 'Biz size sırf Allah rızası için ikram ediyoruz, yoksa sizden karşılık istemediğimiz gibi bir teşekkür bile beklemiyoruz.”
10 – Biz, yüzleri ekşiten asık suratlı o günde Rabbimizin gazabından korkarız.”
11 – Allah da onları o günün felaketinden korur, onların yüzlerine nûr, gönüllerine sürûr verir.
12 – Sabretmelerine karşılık onlara cennetler, ipekler ihsan eder.
İman edip imanına göre yaşayanların bütün hayatları sabırdır: Allah'a taat konusunda sabır, Onun haram kıldığı şeyleri yapmamak için sabır ve Onun çok hikmetlere binaen gönderdiği musîbetlere sabır… Bu sabırlar, müminin bütün hayatını doldurur, onu pişirip olgunlaştırır, şahsiyetini güçlendirir ve onun hayatına anlam kazandırır.
13 – Koltuklarında diledikleri gibi dinlenir, orada ne güneş sıcağı görürler, ne de dondurucu soğuklara uğrarlar.
14 – Cennet ağaçlarının gölgeleri üzerlerine sarkar, meyveleri devşirmeleri pek kolay olur.
15-16 – Etraflarında hizmet edenler gümüş kaplar, billur kâseler, gümüşî parlaklıkta billur kupalarla dolaşır, onlara ikram ederler. Cennetlikler içeceklerini kendi iştahları ölçüsünce tayin ederler.
17 – Onlara karışımında zencefil bulunan kadehler ikram edilir.
18 – Bu içecekler, adı Selsebil olan pınardandır.
19 – Etraflarında ebedî cennet çocukları dolaşır durur ki, onları gördüğünde parlaklıklarından ötürü etrafa saçılan inciler sanırsın.
20 – Hangi tarafa baksan hep nimet, servet, ihtişam, büyük bir saltanat görürsün.
21-22 – Elbiseleri ince veya kalın yeşil renkli ipeklerden, atlaslardandır. Gümüş bilezikler takınırlar.
Onların Rabbi, kendilerine tertemiz bir içki ikram edip şöyle demiştir:
'İşte bütün bunlar sizin mükâfatınızdır. Gayretleriniz makbul oldu.”
23 – Ey Resulüm! Kur'ân'ı sana parça parça Biz indiriyoruz.
24 – O halde Rabbinin hükmü gelinceye kadar sabret, sakın günaha ve küfre dadananlara itaat etme.
25-26 – Sabah akşam Rabbinin adını zikret! Gecenin bir kısmında da O'na secde et, geceleyin uzun bir süre de O'na tesbih ve ibadet et.
Kâfirlere karşı sabır ve sebat istenen yerlerin hemen yanıbaşında zikir ve ibadet emri yer alır. Demek bu kuvvetin kaynağı, bu işleri gerçekleştirmektir.
Bu bölümde birinci cümle sabah, öğle ve ikindi namazlarına; ikinci cümle akşam ve yatsı namazlarına, üçüncü cümle ise teheccüd namazına işaret etmektedir.
27 – Şu insanlar bu peşin dünya hayatını arzulayıp, önlerinde kendilerini bekleyen o ağır günü ihmal ediyorlar.
28 – Onları yaratan ve organlarını birbirine bağlayan ve onlara bu sağlam bünyeyi veren Biziz.
Dilediğimiz vakit elbette onların yerine başkalarını getirebiliriz.
29 – İşte bu, bir öğüttür, bir uyarıdır. Artık dileyen Rabbine varan yolu tutar.
30 – Ama Allah dilemedikçe, siz dileyemezsiniz. Çünkü her şeyi bilen, tam hüküm ve hikmet sahibi olan, Allah'tır. Her şeyi bildiği gibi, rahmet ve hidâyete lâyık olanları da pek iyi bilir.
Bir önceki âyet, dileyenin, Kur'ân'ın rehberliğinde Rabbine varan yolu tutacağını bildirirken, 30. âyet yüce Allah'ın dilediği kimseleri rahmetiyle kucaklayacağını bildiriyor. Demek ki samimi müminler, kendilerini bütün varlıklarıyla Allah'ın iradesine teslim ederler. Onların diledikleri, Allah'ın meşîetine, yani dilemesine uygundur.
31 – Böylece dilediğini rahmetine alır. Zalimler için ise, gayet acı bir ceza hazırlamıştır.
77 – MÜRSELÂT SÛRESİ
Mekke'de inmiş olup 50 âyettir. Sûre, adını ilk âyetinden alır. Sûrenin ilk âyetlerinde, kâinattaki birtakım önemli işlere ve onları yerine getiren melâikeye dikkat çekilir. Allah'ın üstün kudretine deliller getirilir. Bu üstün kudret sahibinin, insanları diriltmeye de kadir olduğu vurgulanır. Dini ve âhireti yalan sayanların fecî âkıbetleri tekrar tekrar ihtar edilir.
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1 – İyilik için birbirinin peşinden gönderilenler,
İlk beş âyet, müfessirlerin çoğu tarafından rüzgârların sıfatları olarak açıklanır. İnsanlar, rüzgâr gelmediğinde, kıtlık korkusu ile kalpleri yumuşayıp Allah'tan af dilerler. Rüzgârlar vasıtasıyla yağmur gönderdiği için O'na şükrederler. Bazan da fırtına şeklinde geldiğinde helâk olma korkusu ile Allah'a dönerler.
Bazı müfessirler, bu beş âyetin meleklerden bahsettiğini söylerler. Bazıları ise, ilk üç âyetin rüzgârların, müteakip iki âyetin ise meleklerin sıfatlarından söz ettiğini kabul ederler.
2 – Esip savuranlar,
3 – Tohumlarını yaydıkça yayanlar,
4 – Hakla batılı, doğru ile eğriyi ayırt edenler,
5-6 – Hak sahiplerine özür yahut haksızlara tehdit olarak vahyi getiren melekler hakkı için:
7 – Size vaad edilen mutlaka gerçekleşecektir.
8 – Yıldızların ışığı söndürüldüğü zaman,
9 – Gök yarıldığı zaman,
10 – Dağlar parçalanıp savrulduğu zaman,
11 – Resullere ümmetleri hakkında şahitlik vakitleri belirlendiği zaman, beklenen kıyamet kopmuştur.
12 – Bunlar hangi güne ertelendiler?
13 – 'Hüküm gününe!”
14 – 'Hüküm günü” nedir bilir misin?
15 – Hakkı yalan sayanların o gün vay hallerine!
16 – Biz o peygamberleri reddedenlerden öncekileri yok etmedik mi?
17 – Sonra gidenleri de onların ardına takarız.
18 – İşte mücrimlere Biz böyle davranırız.
19 – Hakkı yalan sayanların o gün, vay hallerine!
20 – Biz sizi basit bir sudan yaratmadık mı?
21-22 – Sonra da o meni nutfesini belirli bir süreye kadar sağlam bir yere yerleştirdik. [23,13]
Allah'ın nizamı, döllenen yumurtayı rahim cidarına öylesine yapıştırır ve korur, bütün imkânlarla onun gelişmesi için öyle tedbirler alır ki, o cenin, annenin hareketlerinden kolay kolay etkilenip tehlikeye girmez. Böyle 'sağlam bir yer” verilmeseydi, her hamilelik, çekilmesi zor bir ömür törpüsü olurdu.
23 – Biz işte böyle takdir ettik Biz. Ne güzel takdir ederiz Biz!
24 – Hakkı yalan sayanların o gün, vay hallerine!
25-26 – Gerek diriler ve gerek ölüler için Biz dünyayı toplanma yeri kılmadık mı?
27 – Orada, sağlam yüksek dağlar yarattık ve size tatlı bir su ihsan ettik.
Dünya hayatının mezkûr âyetlerde bildirildiği tarzda düzenlenmesi, kesin olarak hikmetli bir Yaratıcı tarafından tanzim edildiğini ispatlar. Bu da âhiretin aklen mümkün olduğunun bir delilidir. Sayısız yaratıklar, milyonlarca tür bitkiler, yüz binlerce tür hayvanlar, ve bunlardan bir nevi olarak insanlar, milyonlarca yıldan beri dünyanın bağrında beslenmektedirler. Bunların, milyonlarca çeşit ihtiyaçları hep dünyada yerleştirilmiştir. Bunların hepsini yerli yerinde yaratan üstün kudret, hikmet, irade ve adalet sahibi Allah, elbette yeni bir ülke kurmaya kadirdir.
28 – Hakkı yalan sayanların o gün, vay hallerine!
29 – Nankörlere ise şöyle denir: 'Haydi, durmayın yalan dediğiniz o azaba girin bakalım!”
30 – Üç kola ayrılmış gölgeye gidin.
31 – Gidin ama o, ateşten sizi korumaz, gölgelik olmaz.
32 – O, birer saray gibi kıvılcımlar atar.
33 – O kıvılcımlardan her biri, sanki birer deve yavrusudur!
34 – Hakkı yalan sayanların o gün vay hallerine!
35 – Bugün, kâfirlerin konuşamayacakları bir gündür.
36 – Kendilerine konuşma izni verilmez ki özür dilesinler.
37 – Hakkı yalan sayanların o gün, vay hallerine!
38 – Bu gün karar ve hüküm günüdür.
Sizi de, önce gelip geçmiş olanları da bir araya topladık.
39 – İşte hepiniz bir aradasınız. Kurtulmak için, bir düzeniniz, bir hileniz varsa, hiç durmayın, derhal uygulayın!
40 – Hakkı yalan sayanların o gün, vay hallerine!
41 – Allah'a karşı gelmekten sakınanlar ise o gün gölgeliklerde, pınar başlarındadırlar.
42 – Arzu ettikleri her türlü meyveyi bulurlar.
43 – Dünyada yaptıklarınızdan ötürü âfiyetle yiyin, için!
44 – Biz iyi hareket edenleri işte böyle ödüllendiririz.
45 – Hakkı yalan sayanların o gün, vay hallerine!
46 – Ey kâfirler! Yeyin, azıcık zevkedin bakalım. Gerçek şu ki siz mücrimsiniz.
47 – Hakkı yalan sayanların o gün, vay hallerine!
48 – Onlara: Haydi Allah'a boyun eğin denildiğinde, boyun eğmezler.
49 – Hakkı yalan sayanların o gün, vay hallerine!
50 – Artık bu Kur'ân'a da inanmazlarsa, hangi söze inanırlar acaba