süratliyim, çıktığım yolu ben bilirim
ayaklarımda evren çamuruyla dünyayı gezerim
gördüğüm her manzara bir başka gerilim
elim güçlü olsa değiştirirdim bu saçma gidişi
babamın yadigarı iflaslarımı beslerim
gün doğumundan beri geç kalmış hissiyatlerin
kış yakar beni gömleklere cep kasvetim
ölmek demek en başından beridir zordu bilemedim
uyku maratonundan başımı kaldırabilsem
belki bir kez görücem orda duruyor mudur sahneler
hiç anlamadan yorum yaptığım bu filmler
ve yarısı izlenip kenarda bırakılan şu belgesel
aklı ziyan ettiğim kırışık deftere
eklendi gecemden kalan bi kaç satır ve perdeler
basıcak yerim kalmadı, daraldı bu evren
ve ben yürürken ayaklar değil bakışlar sendeler
nedir bu takip ettiğim
biraz benim , biraz insan , birazda yalın boşluk
nedir bu takip ettiğim
sahip olduğum herşeyden uzaklarda yolculuk
gök kuşağına köprü yapıp geçtiğim bu memleket
ziyaretim bir bedel gibiydi yok beklemek
bütün işim bu çantayı sırtımda beslemek
ve pencereden bakan çocuğu kendime yön bellemek
sahte bildiğim bu tarlalarda gezerken
ne korkuluk var ortada ne karga ne de bi köstebek
burası metropolken olmuyordu böyle şey
hep geciktim o yüzden hiç gelmiyordu beklenen
saklı tuttuğum mataram sızdırırdı inceden
bu böyle olmaz diyip atıldım bir döngüye
vakitler harcanırken elime geçti sebepler
bir istek edindim ve düştüm yolda tezelden
güneşin gölge yapmadığı yerleri görmeden
ölmek istemiyorum içimden gelen şu tek istek
şu tek istek kadar küçük bir ömre yenilmek
nasıl bir utanç oldu içimden taşıyor gölgeler