Bin izz ü naz ile eyyam-ı bahar
Kuh-u nezaketten gösterdi seri
Kahraman zemheri efe ruzigar
Çekti taburunu kıldı seferi
Çiğdemle menekşe bir nice eyyam
Soğuk korkusundan sürmedi ahkam
Teşrifine hasret çekerken encam
Nevruz sultanının geldi haberi
Asrında ıspanak geldi zuhura
Hak kısmet eylesin ehl-i gurura
Müflisleri soğan bahr-i gurura
Gark etti lutufla çok derbederi
Ardınca yetişti pırasa zeybek
Baş açık eğninde sade bir gömlek
Donu yeşil sakal beyaz hem seyrek
Şeyh söğüt kuşatmış ona kemeri
Kara gözlü uzun ayaklı laklak
Nagah gelip çaldı kapıyı tak tak
Haremsarayına girdi daltaşak
Topladı başına hep serçeleri
Halvethanesinden ibibik hala
Nevruz'u görünce oldu budala
Belinde peştemal başında vala
Naz ü nezaketle çıktı dışarı
Baş kaldırdı marul bak o esnada
Yeşil came giymiş geldi piyade
Sirke yoğurt zeytin sarımsakzade
Çıktı istikbale bu dört kemteri
Sümbül kaküllerin döktü gerdana
Açtı nikahını girdi meydana
Selam verip susam durdu bir yana
Erguvan da geldi girdi içeri
Gördü menekşeyi müflis nüması
Aldı aguşuna gecesafası
Kara yüzlü pire başlar belası
Tahta kehlesiyle çekti askeri
Baş eğmiş rüku'da ezhar-ı yıldız
İbadetle meşgul geceyle gündüz
Kendi aleminde dervişan Nevruz
Varıp dağbaşına atmış minderi
Baş açık karanfil ruy-ü semaya
Açıp nikahını durmuş duaya
Hüsnüyusuf gibi bin mehlikaya
Hükmeder çiçeğin bu seraskeri
Yeşil hil'atlere gark olup zambak
Gösterir Mansur'a sırr-ı Enelhak
Bunlarda bu sırrı görmiyen ahmak
Noksandır imanı kılsın hazeri
Sarı şebboy ile beyaz gülizar
Sarmaşdolaş olmuş bu iki dildar
Kuşe-i uzlette fesleğen nigar
Mest eder mestane ehl-i dilleri
Zib-i tavus gibi solmaz çiçeği
Rengarenk urunmuş nakşı ipeği
Kadife denilen gözler bebeği
Devr eder estikçe seher yelleri
Kuşattı dünyayı türlü çiçekler
Hayrette kaldılar cümle melekler
Hasretin çektiğim sivrisinekler
Takmış takıştırmış geldi hançeri
Başladı şiddetle esmeğe poyraz
Yoktan peyda oldu cüzi bir ayaz
Çıkageldi hemen kırlangıç cambaz
Haşir neşir dedi geçti ileri
Gelir gök yüzünden nara-i Ya Hak
Nedir diye baktım gördüm hep çaylak
Yağlı kurşun gibi imanı çıplak
Pervaz edip gelir gayet haşarı
Geldi o biçare seyyah akbaba
Koymamış geçmedik şehir kasaba
Başında kargalar gelmez hesaba
Kimi gak gak git der kimi ileri
Başladı geçmeğe turna taburu
İbretle kim baksa aklın şaşırı
Karakuş denilen imanı kuru
Geçti önlerine çekti neşteri
Divane turnalar tuttu bir feryad
Bozdu saflarını o kafir cellad
Meyus oldu ahır misal-ı Şaddad
Geri geldi ol hep kuşlar kaşmeri
İnci gibi aktı ab-ı revanlar
Seyrana çıktılar taze civanlar
Elvan elvan açtı cümle fidanlar
Saçtı yer yüzüne miski amberi
Gark oldu bir gece ziyaya dünya
Safbeste bülbüller oldular nüma
Yıldız böcekleri önünce zira
Sahn-i gülistana çekti feneri
Yeşerdi bülbülün ziyaretgahı
Canan illerinin açıldı rahı
Uyarıdı uykudan har-ı siyahi
Çekti bülbüllere karşı teberi
Düştüler feryad ü zara bülbüller
Hazır etti cismin nara bülbüller
Garip garip bakıp hara bülbüller
Melül mahzun gezer zir ü zeberi
Uyandı bülbülün zarına güller
Arz-ı cemal etti yarına güller
Yandı bülbüllerin narına güller
Kafir dikenlerden yangın ciğeri
Güller güftar eder bülbüller ağlar
Bülbüller zar eder hep güller ağlar
Güller firar eder sümbüller ağlar
Tuttu gülistanı matem sereri
Maşukundan cüda düşen aşıklar
Nice ah etmesin bağrı yanıklar
Ağyar dedikleri zu'mu fasiklar
Helak etti nice şab ü kibarı
Hakikat yarına çekenler hasret
Gülzar-ı fenaya eylemez rağbet
Eğer bir aşıkta var ise gayret
Varsın pervaneden alsın hüneri
Akıle mizan-ı hikmet bu dünya
Münkire esbab-ı ibret bu dünya
İnsana bir büyük nimet bu dünya
Bu yerden açılır maksadın deri
Hamdolsun bahara erdik Kadriya
At sürüp meydana girdik Kadriya
Şeş çehara beş yüz verdik Kadriya
Tarih ettik girdiğimiz zararı