Dudaklarımı kestim attım senden başka her ten bayat diye
Bir türkü tutturmuşuz hayat diye
Uzak bir ülke varmış rahat diye
Diş perisi olsan kerpetenle kavga ederim hergün yanımda yat diye
Turnayı gözünden vuramayan bir keskin nişancıyım
Bütün mayıslara küstüm yağmur aşığı nisancıyım
Fırtına vaktinde çiçek toplayan bir insancığım
Unutmadım göğsümde yarattığın o ilk sancıyı
Kurtarırmı sırat köprüsünde laf cambazlığı
Mutlulukla aramı bozup yaptın büyük gammazlığı
Yokmu şu dünyayı kahpe bir yer sanmazlığım
Neşeli birşeyler olduğunda asla yazmazlığım
Hayallerim mermilerim meteliğe kurşun yağdırırım
Elimi hayal dolu ceplerime daldırırım
Bana herşey yolundamı diye sorma çocuk
Çünkü dünya güzel diyip senide kandırırım
Nakarat:
Delilik uçurumunda en dibe bakıyorum sarkarak
Gecenin her körü yukarıyla konuşuyorum korkarak
Gökyüzüne azad ettiğim binlerce sayfadan
Birinde buluşuruz belki kimsecikler duymadan
Aslında doğduğu gün yaşlanmaya başlıyor insan
Savaşa dur diyemezmi dünyadaki hiçbir lisan
Günah tarafina ellibeş derece benim mizan
Cenneti bekliyorduk hepimiz işte buydu mizah
Kıyamet gününün akşamına randevum var
Sınırsız okyanusun içindeki sahte kumlar
Kursağımdan daha dar bu yürüdüğüm tozlu yollar
Yanlış ıslık çaldığımda kuşlar beni bozmuyorlar
Somurtkan caddelerde yürüyen bir müzik kutusu
Melodisi isyana sürüklerdi belki bir ulusu
Yağmurun ıslattığı kaldırımda bir piç kurusu
Çabuk sarıl bana geçmeden camın buğusu
Açılın ben şairim hayata dairim
Binlerce insan ömrü taşıyorum kollarımda
Açılın ben şairim hayata dairim
Kursak firarileri nöbet tutar şarkılarımda
Nakarat:
Delilik uçurumunda en dibe bakıyorum sarkarak
Gecenin her körü yukarıyla konuşuyorum korkarak
Gökyüzüne azad ettiğim binlerce sayfadan
Birinde buluşuruz belki kimsecikler duymadan