Bir sevda kıvılcımı alev oldu her şehre
Gizemli bir girdabın davetkâr bölgesiydi
Kaç beden esir düştü anaforlu bu nehre
Sarhoş oldu gönüller yüklenirken bu çehre
Aklımı baştan alan iksiri sundu tasla
Güneş gibi başını dedim göğsüme yasla
Her sevdaya yön verenler
Pusudaki pençeyi göremezken asla
Sandım ki hekimlerde derdin dermanı var
Kaderin tuğrasından ayrılık fermanı var
Fermanların ejderi yutarken emelimi
Karanlıkta bi deprem sarsarken temelimi
Son umut çırasını felek yakmış
Boşuna uzatmışım semaya boş elimi
Fezanın sır tülüne asılı bir tuzakmış
Ben dolunay sanarken yıldız kadar uzakmış
Umut zamana tutsak, deminde
Kaç ahım saklı yeminde
İnsafın zerresinden
Ben hicrana düşerken zemine
Efsunlu anka tüyü bile kör inadını
Kırmaz ki çekerken kırsa da kanadını
Ruhun deryasına kâlpten ulaşan hazdı
Mürekkebi gözyaşım olan kalem adını
Sayfaya değil gülüm derince kâlbe yazdı
Onun için görmedin sayfa ondan beyazdı
Ey hasretin goncası haberin yok mu senin
Gül dudaktan çalınan alevli bir busenin
Bir ömür sürdü diye tılsıma kim kızar
Hicran şiirleriyle ne yapsın söz kesenin
Kaç ömür dilimledi ayrılık denen hızar
Mısralardan gözyaşım, hecelerden kan sızar
Umut zamana tutsak, deminde
Kaç ahım saklı yeminde
İnsafın zerresinden
Ben hicrana düşerken zemine