Verse 1:
Paramparça bi' şairin hangi yanından geçilmez söyle?
Bir hastaya hangi söz söylenmez bana söyle
Nasıl kırılır insan ciğerlerine kadar ya da neyle yaşar insan?
Şimdi etrafımda onlarca varlık ve binbir türlü lisan.
Söyle nasıl öğrenmiştik konuşmayı?
Zaten neyden durup dem vurduysak öldü
Özgürlük gibi, devrim gibi.
Omuzlarıma binen yük gibi
Divaneye dünya hali işlemez ya
Ben n'apıyım düşündükçe kahrolan bi' beyni
Zamana karşı direndikçe boğazımda düğümlendi dünya
Anlattıkça derdim sığ sulardan geçti
Boşver tutun ayaklarıma sen ve fikirlerin hicret etti gördün
Ben söyledim sen güldün.
Bi' akşam üstüydü yar göğsüne süngü
Zati ölmeliydik döndük elimde bi' avuç papatya ve sürgün
Nakarat:
Sen çocuksun anlamazsın
Düşünme yaşlandıkça öğrenirsin yaşam ve ayakta kalmayı
Sorma devrin en nadide güzellerini
Mahallesi yanarken hep saçlarını tararlardı onlar
Verse 2:
Hangi yanına küstün memleketin
Tam ortasından ağla
Öğrenirsin ayrılığı ya da aç bi şarkı dinle
Koy masama hayallerini orda öyle kalsın
Gri şehrin duvarlarına asılı çocukluk
Boynunda kemikten kolye ölmüş bir köpeğe ait
Onun kadar sadık olsa şair şiirlerine
Dünya bir kez daha dönmeyecekti içtiği andından belki
Şimdi sırf bundan sebep kızgınım
Atlas mıyım? Omuzlarıma dünyalarını koydun
Sonra memleket dedin beni sol yanımdan vurdun
Sınırlarını değil topraklarımın adını vatan koydum
Buse kondururdum yanaklarına
Teninde memleketten bir tutam yer bulsam eğer
Oracıkta defnederdim kendimi
Sen gülmedin ya çocukluğum şahit
Bu yüzden günde en az aynı yerde 5 kez aynı halde gerginim
Sana öykünmek yumruklarını sıkıp yutkunmamak demekmiş
Bu yüzden avuçlarımın ortasında parmaklarımın ucu
Gözlerimdeki bu gördüğün
Bir annemi bir de seni kaybetmenin korkusu
Nakarat:
Sen çocuksun anlamazsın
Düşünme yaşlandıkça öğrenirsin yaşam ve ayakta kalmayı
Sorma devrin en nadide güzellerini
Mahallesi yanarken hep saçlarını tararlardı onlar