Dünüm yok, bugüne eyvallah
Geçip giden hikayeler.
Başımın üstünde yerin yok artık.
Kalbime verdiğin zarar yeter.
Aklıma geldikçe aklıma hükmetme.
Tanrı'ya son duam olsun, ruhlarımız el ele tutuşsun.
Göğsünün içinde kimin adı yazılı şimdi sevgilim.
Ben senin en çok, en çok benim olmayışını sevdim.
Sen istedin seni sevmemi, hiç sevmedin hayatı zindan ettin.
Unuttun tamam buna lafım yok, ama bende kalan seni temizle öyle git.
Bırak şimdi aksın gözümden yaşlar
Gözlerin yok artık, ellerimi kim tutar
Her sabah uyanınca, başka bir vücut var yanımda.
Doldurmuyor, kapatmıyor yerini en yüce çığlıklar.
Güneş doğarken şafakta sesin hala kulaklarımda.
Yalancı çıktı zaten aşk papatya fallarında.
Rüzgarla saçların sevişirken uzaktayım.
Yaprakların döküldüğü isyanımda savrulmaktayım.
Bitmeyen sonbahar son gidişinin dev aynası.
Tanrıya değil gelip bana sor nedir güneşin batması?
Karanlık çökünce ben protez duygularla yalnızlığımla dans ediyorum geçtiğin her sokakta.
Ayıldığım her sabahta dağınık kafam kuytuda.
Cennetinden kovulmuşum yılan sarılı boynuma.
Ağır adımlar atıp yaşımı silip yoluma koyulmalıyım.
Pişmanlıklar belkilerle süslenirken dayanmalıyım.
Peşinde mülteciyim an gelir harab olurum.
Fakat terk edemem şehri, ne arar bende gurur?
Okuduğum hiçbir kitap, yazdığım hiçbir hikaye.
Mutlulukla tanışamadı ki şahidim buna gayet.
Artık katlanabilmek zor anlamsız gidiş gelişlere.
Anlardın eskiden halimi ya, peki bu terk ediliş niye?
Güvenip kendimi duvarına dayamam yaptığım en büyük hataydı.
Ne kadar inkar etsem bile yazdığım her sayfam sanaydı.
Yolumun tenhalarındayım rast gelmemiz bir ihtimal.
Ve eskittiğimiz hikayelerin hala bende yarası var.
Durgun denizler, okyanuslar, martılar kuşkulu.
Bir kasvet hakim gökyüzünde, rüyalar kabus oldu.