şehrin dört yanı kaplanmış deniz çekilmiş gökyüzü siyah
kendimi kandırdıkça yenildim gözlerim yüklü bir bulut kadar
her yol tıkanır göğsümü yırtar uçarım kendimi hayal bilip
beynim kendini ateşe verir giden hiç kimse hiç dönmedi geri
dönme geri hiç olmadığım bir insan gibiyim dönme geri
kaybediyorum düş intiharıyla beslediğim son belkileri
büyük harflerle yazdım şarkıma terkettiğim tüm cümleleri
ceketimi astım keskin kokulu mutsuzluktan sendeledim
köşe başına atılan fotoğrafımda kalmaz renkten ibaret asla
korkma sakın demek isterdim ruhum inan hapsolmuş odalarda
en katı gerçek zaman vedalar titrer yorgun dudaklarımda
sayfalar isyan kastına maruz geç kalmışlık sancılarımdan
kaç yol kaldı kaç seçenek kaç yalnızlıkla sonumuzu yazdın
bulutlar yağmur kusuyor üstüme düşünebilmekten sıkıldım artık
aynalarımla da yüzleştim sildiklerimden şarkı yarattım
bir cam buğusunda gülümsüyorum
sessiz sakin loş bir adam gibi
nakarat:
loş bir adam yakıyor geceyi
yangını işliyor her zerreye
sıyrıldığı gözyaşlarıyla
öfke gözüne kanlar bürüyor yine
bulutsuz akşam sisli suratlar elbette zamanımız dar
korkularım peşimi bıraksa yağmurda haykırasım var
sandığımız gibi olmadı hiç kalp yamalayan candan ağır sıfatlar
yoldan dönünce kıymeti olmaz kaybedilenler ağır travma
yaslandığın geçmiş yıkılınca yitirir anlamını anekdotlar
haddini aşar anlamsızlıklar gözyaşlarıyla buluşunca
iki kelimeyi biraraya getirip anlatmak yırtar boğazımı bazen
zaman aslında parçalar her şeyi tanıyamaz olursun yıllandıkça
tebessümler arkasında gizler neşterden bıkmış sancıyı
belki evetsin belki hayır belki hikayen dram taşır
illet gibidir sessizlikler işgal eder hep aydınlığı
savurur kuşkular aklımı yine bitmez güvensizlik hastalığı
silinir yazdıklarım boğulur nefesim bir an olsun kurtulamam
sökerim göğsümden hislerimi yakarım ateşim bu utançlar
yürüyorum çekiyor kendine girdap gibi hep uçurumlar
şarkılarımdan bir adam yarattım avuçlarında ruhum var