Kale yokuşunda sipere yattım
Hükümete şehre çok fişek attım
Tatlı yemeğime zehiri kattım
Ancak kendimden kestim gümanı
Sene 1320�de geldi emirler
Asker silahıyla dolu gemiler
Trabzon Valisi kellemi diler
Baktım ki Varilci durur bir yana
Arkamı çevirdim inandım ona
Ne bilirdim puştluk edecek bana
Dünyada puşt olan namdar olmaz
Kalk Sandıkçıoğlu yürü meydana
Duymadın yıkıldı o kayıkhane
İmansız gidersin tez gel imana
Karada gezenin imanı olmaz
Mağmura vardır ikiyüz hane
Osman Süleyman Ekref�in yane
Dağılacaktır bütün cihane
Yürü Reis yürü yok mu bi çare
Yürekten yanana olmaz mı çare
Hükümetin önü döndü mahşere
İğneyi bıraksan düşmezdi yere
Koca Sandıkçı�nın gövdesi yerde
Puştluktan vuruldum ona yanarım
Hava birden esti yelken dolaştı
Reis birader dümeni koyverdi kaçtı
Yürü Reis yürü yok mu bi çare
Yürekten yanana olmaz mı çare
Urusba�ya vardım sabah üzeri
Dumandır gözlerim görmez bir yeri
Koca Sandıkçı�nın soldu gözleri
Puştluktan vuruldum ona yanarım