Yok ya?!…gel de şarkı söyle
Bildiğin tek şiir kalsın aklında hem de her öğlen
Serteldin çünkü artık her şarkı sıyrılır etinden
Ya da Saçlarının sesini bizzat taklit ettiğimden
Soğuk! Boynundaki bir leke gibi sesin boğuk
Uzaktaki kız çocuklarından farksız duan donuk
Ölüler için söylenen her şarkı son yeter şartı
Gemiler indi kasıklarına gemiler bir gri martı
gülen ağzından sönen cigaradan duraktan
bir sinemanın en ön koltuğundan… dudaktan
düz taranmış yalnızlığından ve kokundan
bir kriz gibi geçerdim neden bilmem solundan
Eli kimin kasımpatı
Gece ve de güne
Güle bakıp utan
Hadi beni tutup öp hey
Benim çatıkatım tıpatıp
bi katı pateloji
sana kapılıp adını batıda bırakıp
atan ey!
Susardık…yıldızları sayıp susardık
Ne kadar dargınsak biz o kadar güzeldik
Ben Nazım'dan anlatırdım ya da Süreya'dan
İçine ağlardın ben kalkardım mavi bir rüyadan
Demesin! Aynalar aynalıktan çekilsin veya
Karnının içindeki eski kırık çekmeceler veya.
Bir şarkı yağmur gibi doldurabildi bir semti
Bir semti tam on dört yerinden bir adam terk etti.
Gözlerinde bir kumsal biriktirdiğinden bu yana,
Eksik onca kenti tamamladığından beri yani
Birkaç öpüşünle binlerce düşü açıklarken hani
Ölüm kendini astı hiç silah sesi duymadım ben
Çığlık bazen en gösterişli susmak bir bakıma
Susması bazen bir sessiz çığlık bir kadının
Uzaklara öyle bir bakışın vardı kafeteryada keşke!
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni*
Şimdi bir sorum var…
Dirilerin üzerleri toprakla örtülür mü? Ya da…
Siz hiç bir okyanusu dudaklarından öptünüz mü?