Emar:
Nasıl yazmışım lan kendi ellerimle sonumu
Bu senin değil inan benim kendimle sorunum
Gün geçtikçe hasar görüyor ..
Ben senin herşeyinim sağınım solunum
Biraz daha sonra elbet yolunu bulup akar suyum
Şimdilik yorul acının beynime yine yolun
Gururum terk edilmiş bir ev gibi
Olurda uğrarsan bigün kapının dibindeydi kilit
Bilipte söylememek susmakla aynı değil
İçimde fırtınalar kopar dışım hiç öyle değil
Gelirim hiç düşünmeden bırakıp biriktirdiklerimi
Silkeleyip zamanın izlerini
Sus diyerek emir verir adını duymadığın biri
Zaten artık beni görsen dahi anlamı yok
Çünkü ben ölüyüm sende daha diri
İçimden nasıl attın söyle bu ömürlük kiri
Nakarat:
Bırak beni yaşarım yine bana kurduğun bu yalan dünyada
Kimse sormasın beni halimi hatrımı ne değerimi
Bir kaç satıra sığar tüm hayatım, görmüyorum da bayadır
Yerine kurup bir hayal daha yıkılsın diye bekledim hayatı
Zeus Kabadayı:
Sevgi bisikletse fizana kadar sürerdim
Aşkın uçurumundan atlayan bir deliyim
Bilincim açık değil tek bildiğim senle
Yere çaktığımda hatırladığım bana gülümsemen
Aynı sesindeki o soğukluk betonla bir olmam
Bir şansın varsa eğer tut rüyadan uyandırma
Benim karanlığıma ışık tutup inandırma
Afitap yüzünse senin bana gülüpte geceyi sorma
İlk bahar gibiydin sahi nereye gittin
Sen gidince bende tüm evi toplayıp bir kenara ittim.
Oturdum önüme daha bakmadım
Kokun burnuma hapsolmuş sigara daha yakmadım
Hatırladım neydi cevabım seviyorum be seni
Yakma mektuplarımı kanla çizilmişti resmin
Bi hayli resmi sustum elimi kestim
Gülüp ruhuma işlediğin nefret ve sevgi
Nakarat:
Bırak beni yaşarım yine bana kurduğun bu yalan dünyada
Kimse sormasın beni halimi hatrımı ne değerimi
Bir kaç satıra sığar tüm hayatım, görmüyorum da bayadır
Yerine kurup bir hayal daha yıkılsın diye bekledim hayatı